Bölüm 3: Kayıp

15.9K 438 154
                                    

Son araştırmalara göre yorum yapan ve vote verenlerin dilekleri gerçek oluyormuş.

***

Sarsılarak uyandım. Bir arabanın içindeydim. Yorgun gözlerim ellerime gitti. Yaralarım sarılmıştı.

Doğrulmaya çalıştım fakat arabanın şiddetli sarsıntıları beni geri yıktı. Üzerine düştüğüm kolumun acısıyla inledim. "Uyandın mı, bebeğim?"

Demir, sürücü koltuğundaydı. Bir daha kalkmaya çalıştım ancak yine başaramadım. "Yapma, kendine zarar vereceksin." dedi Demir. Benimle böyle konuşması midemi bulandırıyordu. Arabanın kapısını tuttum ve sıkı sıkı kavradım. Bir kez daha doğrulmak için bedenimi zorladım. Sonunda, doğrulmayı başardığımda, kapıya yaslanarak nerede olduğuma bir göz attım.

Etrafta bina ya da sokağa benzeyen bir şey göremiyordum. Nerede olduğum hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Ayrıca Demir, arabayı aşırı derecede hızlı sürüyordu. "Neredeyiz?" diye sordum. Sesim benim dahi inanamadığım kadar cılız çıkmıştı.

"Ankara dışındayız, eğer bunu soruyorsan." Korku, bir kez daha uyuşuk bedenimde dalgalandı. "Neredeyiz?" diye sordum sesimi daha da yükselterek. Demir, cevap vermedi. "Beni nereye götürüyorsun?" diye sordum bu kez. Aynadan sırıtışını görebiliyordum. Kendimi zorlayarak daha yüksek bir sesle konuştum "Beni nereye götürüyorsun?"

"Evimize..."

Mideme bir tekme yemiş gibi oldum. "Hayır." diye fısıldadım. Gözlerim yeniden doluyordu. "Beni geri götür." Demir sessizliğiyle cevapladı beni. "Beni geri götür diyorum!" Cevap vermemekte ısrarcıydı.

Koltuğuna atabildiğim kadar güçlü bir tekme attım. Vücudumdaki ilacın etkisi devam ettiğinden tekmem, fazla bir şey yapamamıştı. Bir kez daha tekme attım. "Kes şunu!" dedi sert bir sesle. Bir daha vurdum.

Direksiyonu hızla kırınca arabanın diğer tarafına doğru uçtum. Bir an başka bir arabaya çarpacağımızı düşünmüştüm ancak belli ki bulunduğumuz noktada yalnızdık. Araba sert bir frenle durdu. Siktir, diye geçirdim içimden. Demir, hızla arabadan çıktı. Sürünerek diğer kapıya ulaştım. Sol elimi kaldırıp kapının koluna yetiştim. Fakat açılmıyordu.

Demir diğer kapıyı sökercesine açtı. Ondan uzaklaşmak için koltukta gidebildiğim kadar geriye gittim. İçeri girerken yüzünde vahşi bir ifade belirdi. Sanki tüm bunlardan haz alıyordu. Tekme attım. "Yaklaşma!" Bacaklarımı tutup beni kendine çekerek yaklaşmaya devam etti. Sonunda, kolumu sertçe tutup beni doğrulttu. "Şansını zorluyorsun, güzelim." Yüzüne tükürdüm.

Sinirlenmiş görünüyordu. Bir elini yüzüme yaklaştırınca korkuyla yüzümü çevirdim. Fakat o... Yanağımı mı okşuyordu? Tedirginlikle ona baktım. "Bu sert oyunları başka bir zamana saklayalım. Tamam mı?" dedi şefkatli bir ifadeyle. Delirmişti. Yüzü bir anda tekrar ölüm saçmaya başladı. Yüzüme iyice yaklaşarak "Uslu dur." diye fısıldadı.

Ardından üzerimden çekildi ve bagaja ilerledi. Ancak şimdi nerede olduğumuzu görebildim: son derece durağan, terk edilmiş bir benzinlikteydik. Arabayı olabilecek en gözden uzak köşeye çekmişti. Kapı, önümde açık bir şekilde özgürlüğümü sunuyordu. Ancak ben değil kaçmak, vücudumu hareket ettirecek kadar dahi güce sahip değildim. Yine de, durmamakta kararlıydım. Kim bilir, belki birileri görürdü beni?

Kollarımı zorlayarak kendimi kaldırdım. Önümde özgürlüğüm vardı. Bu manyağın elinden kurtulmak zorundaydım.

Koltuktan aşağı ayaklarımı sarkıttım ve kendimi bıraktım. Kapıya tutunarak zar zor ayakta durabiliyordum. Kendimi zorladım ve arabadan uzaklaşmaya çalıştım. Ancak attığım ilk adımda yere düşmüştüm. Arkamdan gelen alkış sesini duyabiliyordum. Güçsüzlüğümün farkındaydı ve bu ona zevk veriyordu.

BUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin