Yin Huan elindeki dosyaları elinden geldiğince toparlamaya ve önem sırasına göre dizmeye çalışırken neden bunu tam da patronunun kapısının önünde değil de daha önce yapmadığını sorguluyordu. Xiao Zhan'ın onunla eşi hakkında konuşmak istediğini, gelirken yanında toplantı konularını içeren dosyayı ve sunumlarını da getirmesini istediğini söyleyince merakı yüzünden acele etmek zorunda kalmıştı. Hemen yanında onu onaylamaz gözlerle süzen ve yeni neslin işinde yeterince uzman olamadan hemen güç basamaklarını tırmandığını homurdanan Yang Jinhai duruyordu. Yin Huan düşmemesi için çenesinin altında tuttuğu ince dosyayı da kucağındaki küçük yığına koyduğunda yaşlı adam ofladı.
" Bitirdin mi?"
" Tamamdır, girelim."
Kapı kayarak açıldığında genç kız olması gerekenden daha aceleci bir şekilde içeriye daldı ve omuzlarını dik tutmaya çalışarak dosyaları masaya bırakırken patronuna bir baş selamı vermekle yetindi. " Bizi istemişsiniz."
Yang Jinhai bu gereksiz saygıya gözlerini devirdi. Kendisi böyle konuşmaya gerek duymuyordu, gerçi bu rahatlık yıllardır bu şirkette yardımcı olarak çalıştığından da geliyor olabilirdi. Yang Jinhai -çalışanlar arasında ona takılan ismiyle 'Yaşlı Ejderha'- Xiao Zhan'ın babasına hizmet ederken küçük çocuğun arkadaşı Wang Yibo ile şirketin koridorlarında koşuşturduğunu bile hatırlayacak kadar uzun zamandır buradaydı. Gerçi şimdi o 'küçük arkadaş' görme yetisini kaybetmiş bir eşe dönüşmüştü, şirketin varisi olan hiperaktif oğlan çocuğu ise hayatla verdiği savaşta hayallerini bile satarak bütün dünyaya karşı kendini kapalı kutusuna hapsetmiş olan bir patrona.
" Konuşacağız, ve gizli şeyler konuşacağımızı anlamışsınızdır umarım. Ah, oturun. Yorgun görünüyorsun Jinhai." Xiao Zhan uzun ve ince parmaklarıyla kavradığı kahve bardağını dudaklarına götürürken yaşlı adam siyah tekli koltuğa oturup hafifçe tebessüm etti ama bu çok kısa sürmüştü.
" Eh, bacak ağrıları yaşlılığın yanında hediye olarak geliyor. Beni dert etme, konuş bakalım. Bir haftadır yüzün pek bir gülüyor ya zaten!" Sesi kinaye yaptığını belli edercesine yükselmiş, tek kaşını resmi olarak patronu, gayriresmi olarak ikinci evladı olarak gördüğü Xiao Zhan'a doğru kaldırmıştı.
Genç adam iç çekti. Bugün tam bir hafta ve üç gün olmuştu ve acı artık yerine yerleşmişti, tanıdıktı ama gidecek gibi de görünmüyordu. Yibo üç gün önce geçirdiği sinir krizi esnasında ona yaptığı konuşma sayesinde artık kendi değerinin daha çok farkında gibi görünüyordu. Yine de bu üzülmesine engel değildi. Birisi ona şu anda evde ne yaptığını sorsa vereceği cevaptan çok emin olurdu: oturuyor ve üzülüyor.
" Yibo'nun göz tedavisine birkaç hafta önce başlamıştık, biliyorsunuz. Her şey güzel ilerliyordu ama sonra..."
Yang Jinhai genç adamın cümlesini bitiremeyişine şahit olduğunda gözlerini kıstı. Koskoca Chalyang şirketinin yöneticisi ve sahibi olan Xiao Zhan şimdi ellerini telaştan nereye koyacağını bilemiyor, gözlerini hiçbir yere odaklayamıyordu. Yaşlı adam onun cümlesini kendi bitirmesinin daha iyi olacağını düşündü. " Sonra, tedavi durdu değil mi? Sen de bize bunun nedenini söyleyeceksin."
Xiao Zhan aniden uyandırılmış bir canavar gibi alev alev yanan gözlerini yaşlı adamın yorgun gözlerine odakladı. Parmakları masanın üzerinde yumruk halini almıştı. " Biri gözlerini bağışlayacak olan adamı, Bay Ying'i öldürdü ve öldürmeden önce de onun gözlerini oymuş."
Bir süre odada Yin Huan'ın şaşkın iç çekişi dışında hiçbir ses duyulmadı. Genç kız irileşmiş gözleriyle patronuna bakarken elini şok içinde aralanan dudaklarına götürmüştü. Bir an midesinin bulanmasına engel olamadı. Bu çok... çok caniceydi. Bu vahşilikti, barbarlıktan başka bir şey değildi. Patronunun üç hafta önce tedavinin onayını aldığında nasıl neşeyle şirketten çıktığını, üç hafta sonra da nasıl içleri kızarmış mosmor gözleriyle ve tek bir duyguyu belirtmeyen yüz ifadesiyle şirkete girdiğini düşündü. Demek bu yüzdendi!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alcyone [Yizhan]
FanfictionSen gülümseyince, kör gözlerimin ardından bile görürdüm ışığını ben!