Kendisini hiç olmadığı kadar heyecanlı hissediyordu, Wang Yibo; oturduğu yerde bile bacakları titriyordu.
Şirkete kendi isteğiyle gitmeyeli neredeyse iki yıl olmuştu, daha önce gittiğinde kafasını sertçe Xiao Zhan'ın ofisinin kapısına vurduğunu hatırlıyordu. Ne utanç verici bir andı! Eşi panikle şişen alnına buz koyarken Yibo nasıl bu kadar aptal olduğunu sorgulayıp durmuştu. Bu da böyle bir anı, ne yapalım, diye düşünürken chalyang-taksi platforma indiklerini haber verecek olan düdüğü çaldı. Çınlama sesi kulaklarını tırmalasa da en azından kısa sürmüştü. Değneğiyle -ona hala baston demeyi reddediyordu- açılan kapıyı bulup dikkatlice adımını attı. Şirketin kapısında duran görevli onu görünce ağzı şok içinde açıldı, bu gelen kişi patronlarının biricik eşi Wang Yibo değil miydi?! Buraya nasıl yalnız gelmişti?
" Hoşgeldiniz efendim!" Wang Yibo nereden geldiğini bilmediği bu karşılamayı duyduğunda irkildi ama adam kendini güvenlik olarak tanıttığında hemen toparlandı. Kalbini aniden bir heyecan sarmıştı. Bugün Zhanzhan'ımın doğum günü, diye kendine hatırlatıp daha çok sevinirken görevliye bu neşeyi hiç çaktırmamaya çalıştı.
" Y-Yibo?" Tam da görevliyle olan konuşmalarını bölen tanıdık bir kadın sesiyle genç adam öfkeyle kasıldığını hissetti. Ses tanıdıktı, ama sorun bu sesin burada ne işi olduğuydu.
" Liling?"
Mavi saçlı kız en az onun kadar şaşkın olan genç adama bakarken alt dudağını ısırdı. Yibo'nun onu oldu olası sevmediğini biliyordu ama kendisi de ona pek meraklı değildi. Xiao Zhan olmasa yüzüne bile bakmam, diye düşünürken sesini olabildiğince cana yakın tutmaya çalışıyordu.
" Ne tesadüf! Ben de buraya birkaç yazılım işini halletmek için gelmiştim."
Wang Yibo hala kaşları çatık bir haldeyken başını onaylar anlamda salladı. Liling'in uzman bir bilişimci olduğunu biliyordu ama Xiao Zhan onlarla aralarında geçeni bilmesine rağmen onu nasıl buraya çağırabilmişti? Koskoca ülkede getirilecek başka programcı mı yoktu cidden?!
" Ah- anlıyorum. Sana kolay gelsin."
" Xiao Zhan'ı görmeye mi geldin? Arkadaşlar hemen sana yardımcı olsunlar." Yakınlarında onları izleyen bir adama kaş göz işareti yaparak yanına çağırdı. Nasıl olsa karşılarında duran genç adam kör olduğu için dudaklarında beliren gülümsemeyi de görememişti, gözlerindeki sinsi parlamayı da.
🕊️
Masada duran kağıtların karmaşası da tıpkı aklının karmaşık ipleri gibiydi, gözlerini nereye çevireceğini, hangi birini okuyacağını ya da imzalayacağını şaşırmıştı. Doğum gününde yapılacak şey miydi bu? Şimdiye Yibo ile evde vakit geçiriyor olabilirlerdi ama bu korktuğu gibi mümkün olmamıştı. Kapının açılma sesini duyana kadar başını dosyalardan kaldırmadı.
" Efendim..." Yin Huan'ın yüzü korkuyla kasılmış ve solmuş görünüyordu, aslında biraz sonra vereceği habere patronunun vereceği tepkiden korkuyordu. Xiao Zhan sözüne devam etmesi için bakışlarıyla onu zorlarken yutkundu ve parmakları arasında duran kalemi güç almak istercesine sıktı. " Nathaniel Chen geldi... Sizinle acil bir konuda konuşmak istiyormuş."
" Ne?" Xiao Zhan'ın kavradığı bütün belgeleri bırakan elleri yumruk halini aldı. Nasıl, hangi yüzle gelebilmişti o herif buraya? Üstelik ne konuşacaktı?
" Gelsin, müsaitim."Kısa bir süre sonra tanıdık beden kapıdan içeriye süzülerek girdiğinde Xiao Zhan hemen şimdi yakalarına yapışmamak için içinden ona, sonra da yirmiye kadar saymaya başlamıştı. Nathaniel Chen sanki görmek istediği manzara buymuş gibi gülümseyerek ona bir baş selamı verdi ve siyah koltukların birine oturdu.
" Merhaba Bay Zhan, nasılsınız?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alcyone [Yizhan]
FanfictionSen gülümseyince, kör gözlerimin ardından bile görürdüm ışığını ben!