Öfke, öfke ve öfke, son zamanlarda asistanların patronlarının odasına girdikleri an karşılaştıkları tek şeydi. Artık her biri odaya girmeye korkar olmuştu ve ne zaman Xiao Zhan 'odama birilerini yollayın' dese herkes oradan olabilecek en hızlı şekilde kaçışıyordu. Elbette genç adam onları yerden yere vurmuyordu, ama hiçbir şey yapmıyor da sayılmazdı. Gerginliği yüzünden artık hiçbir şeye tahammülü yoktu, öyle ki chalyangların iniş sensörlerinin değiştirilmesi toplantısına bile zar zor katılabilmiş ve projeye onay vermesi çok uzun zamanını almıştı çünkü ne zaman ona bir öneriyle gelseler buna katlanamıyor, hemen susmalarını istiyordu.
Fakat bu sefer patronları daha, daha -hiç görmedikleri kadar!- öfkeliydi. Sanki dokunduğu ya da baktığı her yeri derin bir solukta tutuşturabilecek yaşlı bir ejderhaydı. Kıvılcımlarla yanan gözlerini izlediği şehir manzarasından çekip odasında bulunan insanlara çevirdi. Uzun zaman sonra ilk defa bu kadar uzun bir mesai yaptığı için başı ağrımıştı. Paydos saati gelmişti de geçiyordu fakat Xiao Zhan bir tür acil durum toplantısı yapacağını söylemiş ve en önemli asistanlarını odasına toplamıştı.
" Eğer hemen konuşmaya başlamazsan yakana yapışacağım! Bütün Çin seni konuşuyor Xiao Zhan!" Yang Jinhai başını iki yana sallayıp daha fazla sabredemeyeceğini belirten bir serzenişte bulunduğunda genç adam dili çözülmüş gibi konuşmaya başladı.
" Nathaniel Chen beni kışkırttı, ben de ona kandım; bu kadar, anlatılacak başka bir şey yok!"
Şimdi konunun açılmasından memnun olmuştu. Hemen başını onaylar anlamda sallayıp parmakları arasındaki bastonu bir kenara bıraktı. " İçki meselesi ne kadar doğru peki? Bu sabah Chen'in şirketine gözden kaçmayacak kadar yüklü bir miktar ödedin."
" O şarabı olay çıkartmak için kendi üstüne döktü ve herkesi Yibo'nun yaptığına inandırmaya çalıştı. Elbette, centilmen bir erkek gibi hatayı çabucak düzelttim." Balo gecesi Nathaniel Chen'in söylediği şeyi alıntılarken dişlerini sıkmış, sandalyesinin sırtını sertçe kavramıştı.
" Peki şüpheleriniz ne yönde efendim? Nathaniel Chen hakkında ne düşünüyorsunuz?" Yin Huan göğsünde sımsıkı sardığı krem rengi iş ajandasını bacaklarının üstüne koydu.
" O herif hakkında ne mi düşünüyorum? Onun yalaka, utanmaz, sinsi, kalkık kıçlı bir sübyancının teki olduğunu!" Masada duran sayfaları hızla karıştırarak bir raporu ikilinin gözleri önünde havaya kaldırdı.
" Ama cinayet ve dört yıl önceki saldırı hakkında bilgi topladıkça ipin ucu ona doğru kıvrılmaya başladı."" Frederick Goleman ve Liena Wen gibi daha bir sürü rakibin olduğunu unutmuyorsundur herhalde." daha fazla dayanamayan yaşlı adam cebinden çıkardığı eski model piposunu yaktı; normalde böyle şeyler artık tarihi eser sayıldığı için onu daima kutusunda sarılı olarak tutar ve nadiren kullanırdı. " Yine de crvena ışınlarına en yakın olabilecek muhtemel kişi de o herif."
Xiao Zhan işaret parmağını raporlara bastırdı. " Ayrıca Bay Ying'in gözleri oyulmuş, dört yıl önceki saldırıyı düzenleyenle tamamen aynı kişi olduğu belli. Oyulma işlemi bıçak gibi keskin bir şeyle yapılmış ama ne olduğunu hala çözemediler. Etrafta bir tane parmak izi bile yok! Ama ben yine de eminim, Nathaniel Chen'in bu işte bir parmağı var."
Yin Huan kendini kaptırmış bir şekilde bütün düşüncelerini ortaya dökmeye başladı.
" Onunla çekişmeli bir geçmişiniz de var zaten, Bay Zhan. Belki dört yıl önce sizin üzerinizde çalıştığınız chalyang planlarını duymuştur ve engel olmak istemiştir. Fakat saldırı sizi değil eşinizi bulunca... Belki de sizi bu yönden yıkmaya çalışıyorlardır. Fark ettiyseniz her şey eşiniz üzerinden yapılıyor, dün gece de sizi onunla öfkelendirmeye çalıştı..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alcyone [Yizhan]
FanfictionSen gülümseyince, kör gözlerimin ardından bile görürdüm ışığını ben!