Dostlarım bu bölüm 17'nin direkt olarak devamı olduğu için düzeni bozup atmak istedim.
Keyifli okumalar diliyorum, dostlarım!
×
Karşımda ellerini göbeği üzerinde birleştirerek geriye doğru büyük yayvanlıkla yaslanıp gülümseyerek bana bakan Erim karşısında suratım yarım saattir kıpkırmızıydı.
Bu neydi, nasıl olabiliyordu... Hiçbir fikrim yoktu. Benim şu an en ufak şeyde bile fikrim yoktu.
“Anlatacakların vardı, gizemli kız,” diyen Erim'e döndü bakışlarım tekrardan. Bu hâlimden oldukça memnun gözüküyordu. “Ne oldu hiç susmayan kıza?” dediğinde bakışlarım masanın üzerinde duran şekerliğe kaydı. Bu masalardaki şekerlikler iyice dostum olmuştu şu günlerde.
“Şaşkınım,” dedim zar zor çıkan sesimle. “Sen beni en başından beri tanıyor muydun?” diye devam ettiğimde başını olumsuz anlamda salladı. Yüzündeki görülmeye değer mutluluğu o kadar güzeldi ki... ya da ben öyle sanıyordum.
Tek kaşımı kaldırıp ne var, der gibi başımı iki yana salladım. Aynı şekilde karşılık verdi o da. Onu umursamadan tekrardan aynı şeyi yaptığımda o da tekrarla bana karşılık verdiğinde belli etmemeye çalışsam da dudaklarımın yana kıvrılışından anlamıştı gülmemek için zor durduğumu.
“Çok güzelsin,”
Aniden söylediği şeyle gözlerim büyüdü. Böyle bir karşılaşma, böyle bir an hayal etmiyordum buraya gelirken. Vücudum tümüyle şok etkisindeydi. Utanarak başımı eğdim. O sırada Erim konuşmaya, olayların buraya kadar nasıl geldiğini anlatmaya başlamıştı.
“İlk başlarda gerçekten tanıyamamıştım seni. Malûm en son yedi yaşındayken görmüştüm,” Onu dinlediğime emin olduktan sonra devam etti. “Sonra çoğu zaman burada görmeye başladım seni. Ama hep sabah, burası kafe hâlindeyken gelip bar saatlerinden önce ayrılıyordun. Ta ki yanında bir arkadaşınla gece, benim sahneye çıktığım gün gelene kadar.” dedikten sonra önce başıyla sahnenin köşesini işaret etti. Ardından tekrar bana döndü. Tam gözlerimin içine bakıp konuşmaya devam etti.
“O gün Kaan Tangöze'nin şarkısıyla başlamıştım. Herkes odaklanmış bir şekilde beni dinleyip yanındakilerle güzel vakit geçirmeye çalışıyordu. Sonra seni gördüm. Daha söylediğim ilk şarkının yarısına gelmeden hâliyle birisinin yani senin kalkıp gitmen dikkatimi çekti. Uzun bir süre de gelmedin,” dedi. Başımla onayladım ve aynı Sude'ye söylediğim yalanı, burada da ortaya attım. “Sigara kokusu rahatsız etmişti,”
“Orasını bilemeyeceğim artık, sen nasıl diyorsan öyle olsun,” derken yüzünden muziplik akıyordu resmen. İnanmadığı her hâlinden belliydi. “Ara verdim bilerek, sonra arkadaşının yanına geri döndün. Pek mutlu değildin. İçimden bir ses o an gizemli kıza mesaj atmam gerektiğini söyledi. Attım, kafamı kaldırdığımda tek gördüğüm sendin. Telefonla ilgileniyordun. Sonra bana mesaj geldi, hemen cevap yazıp sana döndüğümde mesajlaştığım gizemli kızın sen olduğunu düşünmeye başladım. Gözlerin beni tarıyordu o gün,”
Bakışlarımı yere indirdim. Sandığımdan fazla zekiydi ya da ben anonimliği pek becerememiştim.
“Neden bahsetmeden devam etmeme izin verdin?”
Gülümsedi. “O gün tam olarak anlamamıştım aslında. Ondan sonra sahilde karşılaştık, birkaç gün sonra da personel odasında...” dedikten sonra sustu. Tam olarak bir yakınlaşma değildi. Ama ikimizi etkisi altına alan bir şeyler dönmüştü o an.
“Korktum,” dedim sakince. “Söylediklerinin gerçekleştiğini anladığımda, başımdan aşağı kaynar sular döküldü resmen. Nefes alamadım, Erim,” diye devam ettiğimde gülümsemesi biraz olsun solmuştu.
“Söylediklerim gerçekleşti,” dediğinde ona baktım. Gerçekten hayran olmuş gibi bakmaya başlamıştı gözlerime. “Ben o gözlere gerçekten aşık oldum, Doğa,”
×
Nasıl buldunuz? Umarım beğenmişsinizdir!
Yarın ve devamında her gün tek bölüm atmaya devam edeceğim. Bu seferlik bir istisna oldu...
Sizleri seviyorum!
❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEHLİKÂ | texting
Teen Fiction(TAMAMLANDI) Erim Gürgen: Baksana, Erim Gürgen: Kim olduğunu bilmek istiyorum artık Doğa: Şu an değil Erim Gürgen: Ne zaman? Doğa: Hazır hissettiğim zaman Erim Gürgen: Sıkılmaya başladım Erim Gürgen: Bu anonim mesaj olayı ilk kez başıma gelmiyor Eri...