34. Bölüm

3.2K 164 20
                                    

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen ❤️

Keyifli okumalar, dostlarım!

×

Güneş, karşımızda batmak için can attığı sırada Erim ve Alper'in ellerindeki bira şişelerinden gelen sesler de bu ayrıntıya eşlik ediyordu.

Şu anda Erim, ben ve Alper olmak üzere üçümüz sahilde, kumların üzerine oturmuş güneşin batmasını izlerken Sude'yi bekliyorduk. Yüz yüze vermek istemişti onlara mankenlik teklifi aldığının haberini.

“Doğa,” diye seslenen Alper'e baktım. Erim ve benim biraz daha önümüzde oturduğu için arkaya baktığında rahatlıkla göz göze gelebiliyorduk. “Düşündüm de seninle uğraşmayacağım artık,”

Şaşkın yüz ifademle “Aa!” dedim alayla. “Bu da nereden çıktı şimdi?”

“Aman sevgilim,” diyen Erim'e döndüm o an. “Böyle bir şeye karar vermişken sorgulama,” deyip güldüğünde bizde ona eşlik etmiştik.

Alper, gülüşünü durdurduğunda “Ne bileyim, keyif vermiyor artık.” dedi hızla. Tek kaşımı kaldırıp ona baktım. “Bir şey çıkacak gibi de haydi hayırlısı...” dedim son kelime de sessizleşip önüme dönerken. Güneş neredeyse batacaktı ve mükemmel bir görüntü oluşturmuştu.

“E tamam o zaman,” deyip cebimdeki telefonu çıkarıp Alper'e uzattım. “Bunun şerefine sevgilimle bir fotoğrafımı çekersin,” dediğimde gülüp uzattığım telefonu aldı. “Geçin madem,”

Erim, gülerek beni izlerken ben çoktan ayağa kalkmış elinden tutup onu da kaldırmaya çalışıyordum. Güneşi arkamıza alacak şekilde geçtikten sonra birbirimize bakıp gülümsedik. O esnada yüzünü yüzüme yakınlaştırmasıyla alınlarımız birbirine değmişti. Denklanşörün sesiyle eş zamanlı olarak Alper'de “Çektim,” demişti.

Biz çektiği fotoğrafta bakarken aniden yanımızda beliren kişiyle korkup iki adım geriledik. “Selam millet!”

Biz Erim'le sakince selamlarken, Alper donup kalmıştı. Sebebi belli. Sude gelmişti çünkü. “Selam,” deyip elini ensesine götürdü. Ardından arkasını dönüp az önceki yere tekrar oturduktan sonra yarım kalan birasını kafasına dikti.

“Yavaş iç,” dediğinde Sude, sakince ona baktım. Buruk bir gülümsemeyle Alper'i izliyordu. “Böyle bir güzellik karşısında başım dönüyor zaten, bırak millet sebebini içtiğim biradan bilsin,”

Allah! O nasıl laftı öyle, Alper? Sude yanımda erimeye başlarken, Erim'de eski yerine geçip oturmuştu çoktan. Onu takip ederek ben de yerime geçtiğimde ayakta kalan tek kişi Sude'ydi. “Otursana,” Erim'in söylediğine karşın gülümseyip “Yok iyiyim böyle,”

“Aslında,” dedi tekrardan konuştuğunda. “Size bir şey söylemek için geldim,”

Erim, “Tabii, söyle,” derken Alper merakla söyleyeceği şeyi beklerken baştan aşağı onu süzüyordu.

“Ben yurtdışına gidiyorum,”

Aniden söylediği cümleyle Alper'de aynı şekilde birasını püskürttü. “Ne?”

“Yurtdışına gidiyorum,” diye tekrar etti kısaca. Ben bildiğimden tepkisizce olanları izliyordum. Erim, sakinliğini bozmadan konuştu. “Ne için gideceksin? Tatil falan?”

“İş,” dedi yine hiç uzatmadan. Alper, buna karşın ortamın havasını dağıtmak istercesine ya da kendisinin girdiği şoktan çıkmak istercesine “Türkiye'de iş yok mu?” diye sordu.

“Teklif bana geldi,”

Ben, Erim'in elini tutup ona yaslandığımda “Ne teklifi ki bu? Böyle yurtdışından geldiğine göre, iyi bir şey olmalı.” dedi o da omzuna yasladığım başımın üzerine başını yaslarken.

“Evet. İyi bir şey. Yani benim açımdan,” dedikten sonra devam etti. “Mankenlik teklifi.”

“Ne?”

“Ne demek mankenlik?”

Erim ve Alper'in sırasıyla gelen şaşırmış sesleri oldukça gür çıkmıştı. Alper'in sesinde biraz da endişe. Ne için endişeleniyordu, az çok biliyorduk. Sude'nin gidecek olması ve bir aşkın başlamadan sonlanacak olması mesela.

“İstediğim bir şeydi,” dediğinde Alper sinirle bir kahkaha patlattı.

“Mankenlik mi?”

“Evet, yanlış bir şey mi?”

“Yok, hayır. Ne yanlışı? Alt tarafı vücudunu kameralar önünde sergileyeceksin!” diye bağırdığında çoktan ayaklanmış Sude'nin karşısına geçmişti. Biz Erim'le bir ona bir Sude'ye bakarken oldukça geri durmaya çalışıyorduk. Çünkü Alper deliyse, Sude iki deliydi.

“Kendimi satacağım sanki, tepkiye bak!”

Sinirle güldü tekrardan, Alper. “E sat birde!”

Sude'nin gözü seğirmeye başlamıştı çoktan. “Sen,” dedikten sonra ellerini saçlarına geçirdikten sonra Alper'e doğru savurdu. “Sen ne hakla böyle konuşuyorsun ya?!”

“Ne hakla... Doğru, ne hakla konuşabilirim ki?”

“Konuşamazsın zaten!”

“Konuşmak isteyen kim? Benim derdim başka!”

Ve biz şok! Erim'le aynı anda birbirimize bakıp tekrar Sude'nin belinden tutup kendine çektikten sonra dudaklarına yapışan Alper'e döndük.

Gerçekten biz şok!

×

Umarım beğenmişsinizdir!

Asıl kurgularımın bölümlerini biriktirmek için çalışmalara başlayacağım.

Ama o sırada güzel bir texting kurgusu daha mı hazırlasam, diyorum.

Siz ne dersiniz?

Lütfen fikirlerinizi belirtin.

Sizleri seviyorum!

❤️

MEHLİKÂ | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin