Keyifli okumalar, dostlarım!
×
“Ne kağıt kalemsiz olmayı bilir, ne de ben sensiz kalmayı
Neden bir dert biter diğeri gelir, ateştir bu iyi bilir yakmayı
Kuşları anladım da, senin kanatların yok nasıl uçtun da gittin?
Kırık cam misali hatalarım acıtır, seni böyle mi kaybettim?”Birkaç zaman sonra Pub'a gelip tekrar sevgilimin sesinden şarkılar dinlemek iyi hissettirmişti. Söylediği şarkı bazı acıları hatırlatsa da Pera, bana çok dost olmuştu zamanında. Bu yüzden oldum olası aşığımdır her şarkısına. Ben, hafif salınan hâlim ve hayran bakışlarımla onu izlerken bir an için gözleri gözlerimi bulduğunda gülümseyerek, “Bul beni kaybolmuşum,” dediğinde devamını onunla birlikte getirdim.
“İzim silinmiş, dilim suskun susmuşum.”
“Bak bana mahvolmuşum,”
“Senden kendimi almayı unutmuşum...”
Herkes için belki de acı yaratan bu sözler, bizi birbirimize sarıyordu sanki. Daha fazla gülümsedim. Bunun sebebi sensin, diye göstere göstere daha da genişçe gülümsedim. Hayrandım bu çocuğa.
Yarım saat kadar daha süren sahne performansı sonunda Sude, Alper ve benim olduğum masaya geldi. Yanıma oturduktan sonra kolunu omzuma atıp beni kendine çektikten sonra saçıma küçük bir buse kondurdu. “Nasıldım?”
“Her zamanki gibi efsaneydin kardeşim,” diyen Alper'i onaylayarak konuştu Sude'de. “Öyleydi,”
Ardından bakışları, beline sarılmış bana döndüğünde ona alttan alttan bakıp “Soruyor musun?” dedim sakince. “Sormama gerek yokmuş gibi sanki,” dedikten sonra koluyla iyice sardı bedenimi. Çok güzel bir kokusu vardı. İnsanı mest ediyordu resmen.
Erim, başını başıma yaslarken Alper'e döndü. “Senden de bekleriz,” dediğinde Sude, şaşkınca Alper'e döndü. Alper, Erim'in onunla dalga geçtiğini bildiğinden “Şaka yapıyor,” deyip yalandan sinirle bakmaya başladı. Onayladım. “Kesinlikle şaka, Sude... İnan duymak istemezsin!”
“Ha o kadar kötü yani?”
“Ha o kadar kötü.”
Sude'yle karışıklık laf cambazlığı yaparken Alper, elindeki biradan bir yudum alıp “Alınmamalıyım, alınmamalıyım!” dediğinde masada yüksek sesli bir kahkaha tufanı koptu.
Masanın üzerindeki sigara kutusuna uzanan Erim'le vücudum öne doğru eğilmişti. Rahat etmem için bedenimi serbest bırakıp dik oturmam için alan açtığında rahatça yerleştim. “Ulan Erim, sen sigarayı azaltır gibisin fark ettin mi?”
Erim, dediği şeyi hiç düşünmemiş olacak ki kaşlarını çatıp parmaklarının arasındaki sigaraya baktı. “Harbiden lan, bayadır tek tük içer oldum,” dediğinde Sude güldü. “Sigaradan daha büyük bağımlılığın vardır belki de,” derken gözleriyle beni işaret etti. Erim'in bakışları bana döndükten sonra sıcacık bir gülümseme bahşetti bana. “Belki de...”
Gülümsedim. “Utandım,” dedim, hiç beklemeden. Diğerleri söylediğim şeyle sesli bir şekilde gülerken Erim, hayran gözlerle gözlerime bakmaya devam ediyordu. “Ateşlendi bizim ki!” Büyüyen gözlerimle anın büyüsünden çıkıp Alper'e döndüm. Vallahi terbiyesizdi bu çocuk. Gazan mübarek ola, Sude'm.
“Yuh lan yavaş,” diyen Erim'e gülmekle yetindi sadece. Ardından Sude'yi belinden kavradığı gibi kendine çekti ve Sude'nin başının kendi omzuna düşmesini sağladı. Şu an Sude'nin karşımda bir eriyip yere karıştığını görebiliyordum. Güldüm. İkisi bizden daha cesur bir ilişki içindeydi kesinlikle. Ha evet, onlar o geceden sonra denemeye karar vermişlerdi. Almanya'daki mankenlik olayı devamdı, bu işin güme gitmesine izin vermezdi kesinlikle. Bakalım sonuç ne olacaktı, bunu bize zaman gösterecektir elbet.
“Ne düşünüyorsun sen öyle?” Yüzünü yüzüme yaklaştıran Erim'e baktım. Aklıma gelen şeyle, alakasız olduğunu bile bile döküldü dudaklarımdan söyleyeceklerim. “Erim, annem bir şeyleri seziyor gibi.”
Bakışları ciddileşti. “Bu bence gayet normal,” dediğinde meraklı bakışlarım yüzünü taradı. “Ne demek normal?”
“Bir şeyleri seziyor olması...” dedikten sonra derin bir nefes aldı. “Hem anneler hisseder hem de iki gün önce seni eve bırakırken seni öptüğümü gördü galiba-”
“Ne? Nasıl gördü? Neden bana bir şey söylemedi o zaman? Of, kesin hoşuna gitmedi!” dedim hızla. “Bence yanlış düşünüyorsun, güzelim,” dedikten sonra yüzümü kaplamaya yüz tutmuş saçımı geriye doğru taradı parmaklarıyla. Hayran dolu bakışları yüzümü tararken gayet ciddi konuşuyordu. “Aksine senin anlatmanı bekliyor olabilir. Sonuçta küçük bir çocuk değilsin, özeline saygı gösteriyor yüksek ihtimâlle. Seni de baskı altında bırakmaktan kaçıyor aynı zamanda,”
Söylediklerinde haklılık payı yüksekti. Annem sevmezdi öyle baskıcı tiplemeleri. Tabii bu biraz da yaşımın getirisi olabilirdi.
Alper'in aniden masaya vurmasıyla birbirine çok yakın olan vücutlarımız seri bir şekilde uzaklaştı ve bakışlarımız ona döndü.
“Kampa mı gitsek beraber?” dedi heyecanla. Erim, “Güzel olur,” diye cevapladıktan sonra önce Sude'ye ardından bana döndü. “Ama kızlar ne der?”
“Ailemle konuşmam lazım,” dedim parmaklarımla oynarken. “Aynen öyle,” dedikten sonra devam etti Sude. “Haberleri olsa iyi olur, diğer türlüsü pek hoş değil,”
Onaylarcasına kafa salladı, Alper. “Tamam öyleyse, konuşun ve haber verin. Bakın cidden çok eğlenceli oluyor, günübirlik olur zaten. Öyle iki üç günlük kamplar bile erken hepimiz için, hepimiz içinden kastım bu ortam için. Erkek erkeğe olsa sorun olmuyor. Ama yanımızda siz olacaksınız, sizleri de düşünmeliyiz,” dediğinde şaşkınlıkla söylediklerini dinledim. “Vay be, sen bunları bilir miydin?” dedim şaşkınca.
Güldü. “Boş adam değiliz neticesinde.”
×
Umarım beğenmişsinizdir!
Sizi seviyorum,
❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEHLİKÂ | texting
Teen Fiction(TAMAMLANDI) Erim Gürgen: Baksana, Erim Gürgen: Kim olduğunu bilmek istiyorum artık Doğa: Şu an değil Erim Gürgen: Ne zaman? Doğa: Hazır hissettiğim zaman Erim Gürgen: Sıkılmaya başladım Erim Gürgen: Bu anonim mesaj olayı ilk kez başıma gelmiyor Eri...