Hâlihazırda epey bölüm olduğu için atmadan duramıyorum.
Dedim “zararı yok, at gitsin be, Hilâl”Keyifli okumalar, dostlarım!
×
Erim Gürgen: Hazır mısın?
Doğa: Çok heyecanlıyım
Erim Gürgen: Birtanem ailemle yemek yiyecek olsan neyse
Erim Gürgen: Yahu Ela'yla vakit geçireceğiz
Doğa: Olsun, sonuçta en yakın arkadaşın
Erim Gürgen: Ayrıca hatırlatmakta fayda var
Erim Gürgen: Sonuçta Ela'yla ilk kez bir araya gelmiyorsun, yedi yaşına kadar benimle nasıl vakit geçirdiysen onunla da geçirdin
Doğa: Yaa tabii, saç baş girişerek desene sen şuna
Erim Gürgen: Jdbdsbxsbzjsnsjsns
Erim Gürgen: Bekliyorum seni
Doğa: Öptüm
Bugün sıkıntıdan kendimi yiyip bitiriyorum sabahtan beri. Çünkü Ela'yle yıllar sonra karşılacaktık ve ben karşısına Erim'in sevgilisi olarak çıkacaktım.
Bahsettiğine göre Ela'nın ilk tepkisi gülmek olmuş. Baya eğlenmiş hatta. Erim, sanki böyle olacağını biliyormuş gibi bir tavrı vardı, demişti. Belki de biliyordu, hissediyordu.
Küçükken Erim için hep kavga ederdik. Ama ikimizin derdi başkaydı. Çocuk aklıyla düşünecek olursak ben evcilik oyununda Erim'in, eşim olmasını isterken Ela benim aksime “kardeşim evlenemez” deyip saç baş bana saldırıyordu. E, bunların ne demek olduğunu bilmediğimiz içinde daima kavga ederken buluyorduk kendimizi. Basit taraftan bakacak olursak, Erim'in çevresindeki tek kız olmak için çabalıyorduk. Ama bütün bunların aksine taşınırken inat edip sarılmasakta herkesten daha fazla ağlamıştık. Ağlarken bana, “Erim artık benim,” dediğinde ona karşı gülüp “Bir gün evcilik oyununu yeniden oynayacağız,” demiş ve arabaya binmiştim. Daha sonra da doğduğum siteden, babamın işi sebebiyle ayrılmıştık.
Gerçekten evcilik oyununa dönmüş müydük, bilmiyordum lâkin... Saç baş girmeyeceğimize emindim.
Hazırlanmam nihayet bittiğinde ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Sokağın başında elleri cebinde bekleyen sevgilimi gördüğümde gülümsemem tüm yüzüme dağıldı. O da karşıdan beni gördüğünde kollarını iki yana açıp birbirimize yaklaştığımız an “Bu ne güzellik, gözlerim kamaştı,” dedi.
“Eh, sen de pek fena sayılmazsın,” dediğimde kollarımdan tutup beni kendine çekti. Söylediğimi aldırmadığını belli ederek, “Çabalıyoruz,” demişti.
Daha sonra birbirimizden ayrıldığımızda elimi tuttu. Ardından dümdüz kaldırımda yan yana yürümeye başladık.
“Ela,” dedikten sonra tuttuğu elimi bir öne bir geriye sallarken konuşmaya devam etti. “Bir garip bu aralar, aslında keyfi yerine gelsin diye istedim şu zamanda oturup kahve içmeyi,”
Kaşlarım çatıp “Önemli bir şey yoktur umarım,” dediğimde dudaklarını bilmiyorum der gibi büzdükten sonra omuz silkti. “Tahmin edebiliyorum. Ama konu tam olarak ne durumda onu kestiremiyorum,”
Üstelemedim. Sonuçta yakın dostuydu ve onun, güvenerek anlattığı şeyleri, onun hakkında bildiği ince ayrıntı konuları sorgulayacak değildim. Hem Ela'nın şu hâlini de tahmin edebiliyorum. Eminim on iki yıl önceki gibi kendini güçlü göstermeyi seviyordur, dış etkenlere karşı.
Kaç dakika yürüdük, merak edip bakmamıştım saate. Ama çok olmasa gerekiyordu. Kaldırım taşlarını saymayı bırakıp kafamı kaldırdığımda bakışlarım ileride bizi bekleyen Ela'yle buluştu. Gülümseyerek bize bakıyordu.
Karşı karşıya durduğumuz an Erim, ellerimizi ayırıp ikimizin arasına denk gelecek şekilde durdu. “Gelin, görümce kaynaşın bakalım,” diyen Erim'e göz devirip bana döndü Ela. “Hâlâ akıllanamamışsın. Erim'in seninle birlikte olmasına izin vermeyeceğimi bile bile peşinden koştun demek,”
Gülüp Erim'e bakarak, “Bir gün evcilik oyununu yeniden oynayacağımızı söylemiştim,” dediğimde, yüzündeki hayran bakışlarla memnun olmuş hâlde kafasını salladı bana karşılık. Biz, Erim'le birbirimize bakarken Ela, hiç beklemediğim anda kolumdan tuttuğu gibi kendine çekip boynuma sarıldı.
“Tepe tepe kullan, deniz gözlü,” dedikten sonra sırtımı sıvazlayıp kendini geri çekti. “Turşusunu kuracak değilim, bu küçük oğlanın,” dediğinde hep beraber aynı anda gülmeye başladık.
O gün nasıl hızlı geçti anlamamıştım. Ama beklediğimden çok güzel ve tarifi imkânsız olduğu bir kesindi hepimiz için. On iki yıl önceki Doğa ve Ela ikilisinden farklı bir yol çizmiştik. Kadın, hisseder derler ya... Öyleydim o gün. Sanki gerçekten bu anlara, bu kavuşmaya ihtiyacının olduğu bir yorgunlukla ayaktaydı bugün, Ela.
Gözleri ara ara uzaklarda bir noktaya takılıp duruyordu. Sebebini sorup ortamı bozmak istemediğim için sessiz kalmıştım. Ama içimden ses şu andan daha yakın olacağımızı söylüyordu ve eminim o zaman gelip anlatacaktı her şeyini.
Erim, bizim bu yakınlaşmamızdan bir hâyli memnun olduğunu sergilediği tavırlardan da belli ediyordu. Buluşmadan önce onunda içten içe korktuğuna emindim çünkü.
Günün sonunda el ele oturduğum evin sokağının başında yavaşladık. Birkaç saniye sessizce birbirimize baktıktan sonra, Erim yüzünü yaklaştırıp yanağıma narin bir öpücük kondurdu. “Günümü güzelleştirdiğin için teşekkür ederim,” dediğinde gülümseyip parmak uçlarımda yükseldikten sonra bende onu yanağından öptüm. “Beraber güzeliz,”
Ela, başka yere gideceği için yarım saat önce yanımızdan ayrılmıştı. O yüzden tek kalmış, yapacak bir şey bulamayınca da evime bırakmayı teklif etmişti, Erim.
Ellerimizi ayırdıktan sonra arkamı dönüp yürümeye başladığım sırada bana seslendi.
“Seni seviyorum, deniz gözlü,”
Olduğum yerde durup söylediği şeyi sindirmeyi bekledim. Vücudum onu düşünürken, onun yanındayken, uzağındayken... her daim heyecandan tir tir titriyor oluyordu. Topuklarımın üzerinde ona doğru dönüp “Seni seviyorum,” dedikten sonra tekrar önüme dönüp camdan bizi gördüğünü düşündüğüm Gülhande Sultan'ın bakışları eşliğinde çoktan evin bahçesine girmiştim.
×
Bölümü nasıl buldunuz?
Umarım beğenmişsinizdir!
Üniversite sınavımdan sonra bu texting kurgusuna hayat vermemi sağlayan asıl kurguma yöneleceğim. Canım Ezgi kızımı unutmayın o yüzden.
Sizleri seviyorum!
❤️
Instagram: vaencifl
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEHLİKÂ | texting
Teen Fiction(TAMAMLANDI) Erim Gürgen: Baksana, Erim Gürgen: Kim olduğunu bilmek istiyorum artık Doğa: Şu an değil Erim Gürgen: Ne zaman? Doğa: Hazır hissettiğim zaman Erim Gürgen: Sıkılmaya başladım Erim Gürgen: Bu anonim mesaj olayı ilk kez başıma gelmiyor Eri...