Tabii ki de koşa koşa bu durumu sizlere bildirecektim... Dün geceden beri o kadar duygusalım ki... Arkadaşlar “Mizah”ta 30 bin küsur kitap arasından #7 olmak... Bu cidden müthiş bir başarı ve bunu siz sevgili okuyan dostlarıma borçluyum. İyi ki... İyi ki bu yola çıkmışım ve sizler de bana eşlik etmişsiniz!
Haydi bakalım;
Bir uzun bölüm daha, sevgili dostlarım!
Keyifli okumalar hepinize!
×
“Pes yani size!”
Erim, tam karşımızda Ela ve bana kötü bakışlar attığı sırada Erim'in omzunun arkasından baktığım Alper, gülmemek için kendini sıkıyordu. Hatta yanakları şişmişti şimdiden. Ela, ofladıktan sonra gözlerini devirdi. “Çocuk gibi azar mı yiyoruz, Erim? Bunlar olabilecek şeyler,”
“Tabii ki olabilecek şeyler,” derken sahte gülümsemesi yayıldı yüzüne. Ardından hiç beklemediğim bir anda ciddileşip “Ama böcek gören birine göre fazla tepki göstermeniz dışında,” dediğinde, “Kocamandı,” dedim omuz silkip.
Musluğu açacağım sırada aynanın köşesinde baş parmağım büyüklüğünde böcek görünce korkudan bayılacak duruma gelmiştim. O tarz hayvanlara karşı fobim vardı, bunun sorumlusu ben miydim yani? Ela'yla ikimiz, tepkimizin normal olduğunu savunuyorduk tam yarım saattir.
Alper'in gür kahkahası boş olan mekânda yankılanmaya başlayınca Erim hariç herkes gülmeye başladı. Ben de aynı şekilde gülerken Erim'le göz göze gelince gülüşüm yüzümde solmaya başladı. Bakıyordu ama endişesi dinmemişti gözünde. Bakıyordu ama korkuyordu hâlâ. “Neyin var, sevgilim,” dediğimde kafasını iki yana salladı. Ardından tek tek hepimize bakıp “Hâlâ anlamıyorsunuz,” dedi ve arkasını dönüp hızla Pub'ın çıkışına ilerledi.
Semih'in oturduğu yerden, “Fazla tepki göstermedi mi?” demesinin üzerine, durgunlaşan Alper konuştu. “Güldük falan ama...” dediğinde, olayları sessizlik içinde izleyen Sude devam ettirdi cümlesini. “Çok endişelendi,”
Anlamsız bakışlarım yüzünde dolanınca, “Sizin için çok endişelendi, kızlar,” dedi ilk önce bana sonra Ela'ya bakıp. İçimde oluşan kötü his, bir an önce arkasından gitmem için işaret gönderiyordu sanki. Ela'ya baktığımda, “Sen git. Bir yumuşasın, ben sonra hâllederim,” demesi üzerine bir saniye bile beklemeden hızla arkasından koştum.
Yüzündeki endişeyi gördüğüm an sarılmalıydım ona. Karşısında alayla gülmem, kırmıştı onu. Erim, bizim için endişelenmişti ve biz bunu umursamamıştık.
Sokağa çıkıp önce sağa sonra sola baktığımda her tarafın bomboş olduğunu görmem, içimdeki kötü hissi büyütmeye yetmişti. Hiç düşünmeden sol tarafa doğru yürümeye başlamıştım. Çünkü o sokağın sonunda insan az olurdu, Erim, her zaman az olan tarafa giderdi. Kaldırımda temkinli adımla yürürken, iki bina arasında kalmış fazla olmasa da dar duvar arasından gelen sesle durup bakışlarımı o yöne çevirdim. Erim, en dip köşede durmuş elindeki çakmağın yanması için çabalıyordu.
Yanmadıkça da sinirden kuduruyordu resmen. “Başlayacağım senin gibi çakmağa da,” dedikten hemen sonra yere fırlatıp ayağının topuk kısmıyla güçlü bir şekilde üzerine basıp kırılmasına sebep oldu.
“Erim?”
Sesimi duyduğunda bana bakmak yerine başını duvara yaslayıp iki bina arasından gözüken gökyüzüne çevirdi bakışlarını.
“Doğa,” dedikten sonra derin bir nefesi içine çekip sertçe dışarı bıraktı. “Hayatım boyunca çok fazla ilişki içinde olmadım. Toplasan iki kişiyle konuşmuşumdur. O da lisede, orada burada arkadaş çevresinin verdiği istekle. Onun haricinde yazan, konuşmak isteyen birçok kişi oldu. Aynı şekilde benim de acaba olur muyuz ki, diye düşündüklerim... Bunlar tabii ki oldu. Kalkıp inkâr edecek değilim. Onlarda benim yirmi yıllık hayatımın özeti. Ama sen... Sen benim küçükken bile kardeşim olarak görmediğim kızsın. Hani bebekler olsun, çocuklar olsun birine hayranlık besler ya, ben de sana hayranlık besledim hep. O zaman sevgi, aşk gibi şeyleri bilmiyorduk,” derken tekrar derin bir nefes aldı.
Verdiği boşluktan yararlanıp “Neden anlatıyorsun bunları, Erim? Bak kötü bir şey mi var?” dedim endişeyle yanına adımlarken. Eliyle beni durdurdu. “Dinle sadece, lütfen...”
Sustum. Konuşmasına izin verdim. Belki de içini döküyordu. Döksün o hâlde... Sonu kötü olmasın, tek isteğim buydu.
“Yıllar sonra her gün çalıştığım yere gelen, beni seyreden bir kız... İllâ ki ilgimi çekti. Ama yine herkese karşı nasılsam, öyleydim. Düşünüyordum. Ama fazlası yoktu, olmadı hiç. Sonra sen olduğunu çözdüm. Kuzenin Atahan'la Pub'a geldiğiniz günü hatırlıyor musun?” dedikten sonra bana döndü cevap bekleyen ifadeyle. Başımla onaylamakla yetindim. Cevabımdan sonra devam etti.
“İşte o gün, onu tanıdım. Sonra bizim burada yer bildirimi yaptığını gördüm. Hesabına girip baktığımda yanındaki kızın sen, benim küçüklük aşkım olduğunu öğrenince artık eskisi gibi herkes gözüyle bakmadım sana. İçimi titretmeye yetti herbir bakışın.”
Bakışlarım yere çevrildi. “Erim,” dedim tekrardan. “Ne oldu bir anda sana?”
“Sadede gel diyorsun,” dediğinde “Neyin olduğunu soruyorum... Bir anda neden bunları anlatıyorsun?” dedim hızlıca. Sert bir hareketle bakışlarını bana çevirdikten sonra saliselik sürede dibimde bitmişti.
“Çünkü senin böcek yüzünden attığın o çığlığı, sadece bir böcek yüzünden atmamış olduğunu düşündüm bir anlık! Korktum, Doğa! Çok korktum! Böyle ortamlarda her gün ne gibi olaylar oluyor biliyor musun?”
Bağırışı şu daracık olan iki duvar arasında yukarı doğru ulaştı. İki adım gerilerken, “Ama güvenli burası,” dedim sonlara doğru kısılan sesimle.
“Sikmişim güvenliğini, Doğa! Bar burası bar! Her çeşit insan geliyor, farkında mısın?” dedikten sonra vücudunu geriye döndürdü. Artık ona değil sırtına bakıyordum. Ama o an bile göz göze gelmişim gibi hissettim. Erim, benim için endişelenmişti...
“Güzelim,” dedi incelttiği sesiyle. “Sana her dakika bir şey olur da bir daha göremem, diye ne kadar korkuyorum ben, biliyor musun?”
Hiç düşünmeden arkasından sardım tüm vücudunu. Ellerimi karnının üstünde birleştirdim. Hiç düşünmeden ellerini elimin üstüne koyup başını, ensesine gömdüğüm başımın üstüne yasladı.
“Artık biliyorum, sevgilim,” dedim nefesimin ensesine vurmasına izin verirken. “Sakin misin?”
“Senin sevginle geçirdiğim her an sakinim ben,” dediğinde az önceki sert havayı dağıtmak istercesine güldüm. “Az önce pekte öyle değildin,”
“O az önceydi. Sen sarılınca geçti,” dedi başı hâlâ başıma yaslıyken. “Seni seviyorum,” dedim, ensesine kondurduğum öpücükten hemen sonra. Gülümseyişini hissettim, kasılan vücudundan. “Seni seviyorum, deniz gözlüm,”
“Ama böcek çok büyüktü, Erim...”
×
Böceğin büyük olduğunu inkâr edemeyeceksin, Erim bebeğim.
Üzgünümsbdjsjdjke⭐ Bölümü nasıl buldunuz? Lütfen fikirlerinizi bu panele belirtin.
Sizleri seviyorum,
❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEHLİKÂ | texting
Teen Fiction(TAMAMLANDI) Erim Gürgen: Baksana, Erim Gürgen: Kim olduğunu bilmek istiyorum artık Doğa: Şu an değil Erim Gürgen: Ne zaman? Doğa: Hazır hissettiğim zaman Erim Gürgen: Sıkılmaya başladım Erim Gürgen: Bu anonim mesaj olayı ilk kez başıma gelmiyor Eri...