30. Bölüm

23.6K 1.2K 447
                                    

Merhaba begonvillerim.

Nasılsınız?

Bölüm şarkısı: Pera, yokluğunu anlasam da.
*
Sahilde öyle oturmuş ellerimle oynuyordum, Andaç'la konuşmamızın üzerinden iki buçuk gün geçmişti. Andaç'la son konuşmamızda söylediği şeyin üzerine benim yüzümden bir çok kumarhanesine baskın yediğini söylemişti, algoritmayı çözemedikleri için. Ha birde barı vardı ondan bahsetmiyordum bile, ne yapacağımı bilmeyerek ona baktığımda bana söylediğini tek şey: "Git." olmuştu. Bende yanından ayrılmıştım.

Düşünmeye ihtiyacım vardı, "İşte böyle Nur." dedim Nur'a her şeyi anlatmıştım. Başımı omzuna yasladım.

"Hamza'yla ayrıldık." dediğinde başımı hızla omzundan kaldırıp ona baktım, gözleri dolu doluydu.

"Ne?" dediğimde acıyla gülümsedi. "Neden?"

"İlişki kavramı onu sıkıyormuş." dedi omuz silkerek, "Onu anlıyorum, çok seviyorum." dedi gözünden akan yaşla. Onu hızla göğsüme yasladım. "Bilmiyorum Tanem aptallık mı bu?" dedi ağlayarak. Saçlarını sevdim.

"Değil güzelim, biz buna aşk diyoruz. Bu illete milyonlarca şarkı yazılmış." dedim gülerek, hafifçe kıkırdadı.

"Andaç ne yaparsa yapsın, hiçbir zaman senin hikayenin kötü adamı olmayacak. Kalbin hiçbir zaman ondan başkasına hızlanmayacak. Ama yinede sen bilirsin Tanem. Demek istediğim, kumarhaneleri olabilir barı olabilir ama bu onu kötü adam yapmaz." dedi hafifçe.

"Rakı mı içsek?" dedim hafifçe, samki bunu bekliyormuş gibi hızla kafasını salladı.

"E o zaman hadi kalkalım."dedikten sonra hızla başını salladı, ayaklanıp Uğur'u aradık ve beklemeye başladık.

Yalan mı dersin? dolan mı dersin? söylenen sözlere
Giden mi dersin? kalan mı dersin? daha çok yanıyor.

Taksiden inmiş deniz kenarında bir meyhaneye gelmiştik. Uğur'da bize katılmıştı. Siparişlerimiz geldikten sonra, Uğur bardaklarımıza rakı doldurmuştu. Üçümüzde kadehlerimizi tokuşturup ayrı şeyler söyledik:

"Hamza'ya."

"Elis'e."

"Andaç'a."

Kıran mı dersin? kendine yoksa kırılan mı bin parçaya?
Bahar desen de, yaz desen de neden hep güz oluyor.

"Ben çok sevdim," dedi Uğur ikinci kadehi dudaklarından ayırarak. "Ama olmadı, çok sevmem yeterli olmadı." diye eklediğinde Nır kadehini ona tokuşturdu.

"Bazen çok sevmekte yetmiyor." diye de ekledi. Üçüncü bardağımı içmiştim ve kafam hafifçe dumanlıydı.

Rüzgar mı uçurmuş saçlarının telini?
Kokusunu alamam
Bir daha alamam
Karlar mı örtmüş izlerini?
Arasam da seni bulamam
Bir daha bulamam.

"Ben Andaç'ı çok seviyorum." dedim hıçkırarak, "Bende Hamza'yı çok seviyorum." dedi Nur hıçkırarak.

"Ben Elis için ailemden vazgeçmiştim, bakın değdi mi? Değmedi!" dedi kadehi sertçe masaya vurarak.

"Elis'le neden ayrıldınız?" dedim gözlerim bulanık görüyordu.

"Beni aldattı." dedi sinirle Uğur. Gözlerimi yumdum, başım ağrıyordu.

"Aldattı mı?" dedi Nur sanki anlamamış gibi, ona döndüğümde yüz ifadesiyle kahkaha attım, aslında gülünecek bir şey yoktu.

"Andaç'ta beni aldatıyordur şimdi!" dedim sinirle, "Ama bir dakika!" dedim a'yı uzatarak, "Aldatması için önce sevgilim olması gerekiyordu." deyip kahkaha attım.

"Ben Hamza'yı istiyorum." diye sızlanan Nur'la hızla ayağa kalktım, "Yürü gidiyoruz." dedim onu kolundan tutarak.

"Nereye be? Acı çekeceğim ben." dediğinde kıkırdadım, kolunu benden çekmeye çalıştı.

"Sen önce konuşmayı öğren." dedim bende bozuk konuşarak.

"Sen sanki çok iyi konuşuyorsun." dedi Uğur sırıtarak.

"Kalkın sevdiklerimize gidiyoruz ya!" diye bağırdım. İki üç göz bize dönmüştü: "Ne bakıyorsunuz ya! Aşığım aşık!"

İkisinide kaldırmıştım Uğur düşmeyelim diye bizi tutuyordu, "Ben Andaç'a gidiyorum!" dedim şakıyarak.

"Bende Hamza'ya." dedi Nur gülerek, "Bende Nur'u Hamza'ya götüreyim bari." dedi Uğur. Uğur'un önüne gidip alnını öptüm.

"Aferin kardeşim." dedikten sonra hızla arkamı dönüp geceye karıştım.

Yokluğunu anlasam da kabullenmek o kadar da kolay olmuyor

Evinin önünde taksiden inmiş ve kapısına gidip zili çalmıştım kapıyı Giray açınca onu itip içeri girdim.

"Nerede benimki!" dedim gülerek, of başım dönüyordu.

"Yenge alkollüsün." dedi Giray.

"Kes be." deyip evin ziline bastım defalarca.

"Sevgilim!" diye bağırdım kıkırdayarak. "Aç kapıyı bak ben geldim!"

Sonrasında kapı açıldı, kapıdaki teyzenin adını hatırlamıyordum ama ona gülümseyip odasına giden merdivenleri çıktım. Aşağıdan yukarı seslenen şeyle durdum.

"Andaç neredesin?" diye bir kız sesi duyduğumda adımlarımda aynı hızda bıçak gibi kesilmişti. Trabzanlardan sarkıp aşağı baktığımda üstünde büyük siyah bir tişört altında ona bol olduğu belli emanet siyah eşofman ve dağınık sarı saçlarıyla kesinlikle bir kadındı! Önünde durduğum odanın kapısı açıldığında gözümden düşen yaşla, hızla açılan kapıya baktım: Andaç'ın üstü çıplaktı.

Canımı acıtsan da sevmek bir ömürdü bende bir günde bitmiyor
Ağlasam da süzülen her bir damlada yıkanır hatıran
Dönüp dursam da yastığımın yanında boşluğun
Yerin ise dolmuyor
*
Bölüm sonu.

Ah be yazar ah diyenleri duyar gibiyim...

BEGONVİL|| YARI TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin