ZALIMIN ÇOCUĞU

440 18 4
                                    

Kalbim acıyor galiba yaa..

Bakayım valla acıyor.
Bıçak saplandı galiba yaa..

Neyse sakin ol kızım, sakin ol!
Umursanmadığını zannetmeli.

Sakince arkanı dön ve ona güzel bir cevap ver.

Yavaşça arkamı döndüm ve konuşmaya başladım.

"Biliyor musun Baran? Sen kendini çok fazla önemsiyorsun. Her şey senin etrafında dönüyor sanıyorsun. Ama haberin olsun öyle bir dünya yok.
Sen beni önemsemiyorsun öyle mi? Asıl ben seni önemsemiyorum. Sen benim umurumda değilsin.
Bence aslında sen beni çok önemsiyor olmalısın çünkü o geceyi hala unutamamışsın.
O havalarda olan götünü aşağı indir. "

Dediklerimi çok hızlı ve tek nefeste söylemiştim.

Baran bana şaşkına bakıyordu. Ya konuşmamın hızından ya da söylediğim şeyden sonra şaşırmış olmalıydı.

Aslında ben de kendime şaşkıdım. Ben hiçbir zaman ağzını bozan bir insan olmamıştım.

Baktım Baran bir şey söylemiyor gitmeye karar verdim.

"Eğer bir şey söylemeyeceksen ben gidiyorum" dedim ve arkamı dönmeden spor salonundan ayrıldım.

Gözlerim doldu.
Aptal gözyaşları akmayın sakın!
Nolur akmayın, lütfen!

Sinirle kızlar tuvaletine girdim. Elimi yüzümü iyice yıkadım.

Kendine gel Derin! Kendine gel!

Lavabodan çıktıktan sonra sınıfa geçtim. Sınıfa girerken öğretmenler zili çaldı.

Sırama geçtim.

"Maç nasıldı. Baranlar kazanmış duyduğuma göre."

Zehra'nın sesiyle arkamı döndüm.

Kafamı salladım.
"Yaa, onlar kazandı."

"Ece nerede?" diye sordu.

Elimi bilmiyorum der gibi kaldırdım.
"Bilmem Sancar ile konuşmaya gitmişti en son."

Zehra kaşlarını çattı.
"Sancar ile mi? Ne konuşacakmış peki?"

O sırada içeri hoca girdi.

"Bilmem Kanka, daha sonra konuşuruz."

Edebiyat hocamız Rukiye Hoca çok tatlı, çıtı pıtı bir kadındı.
Seviyordum da hani.

Ama bugün dersi hiç dinleyemedim. Hiçbir söze katılmadım. Dalgınca baktım ve oturdum.
Aklımda hep Baran'ın sözleri vardı.

Bana onun umrunda olmadığımı söylemişti.
Ah be Baran! Ah be zalimin evladı! Bilemezsin ki sözlerin kalbimi paramparça etti.
Bilemezsin ki canım çok acıdı.

"AH BE ZALIMIN ÇOCUĞU!"

Bir anlık gaza gelmeyle düşüncelerimi seslice dile getirdim ve bütün sınıfın bakışları bana döndü.

Rukiye Hoca "Derin, kızım iyi misin?" diye sordu ilgiyle.

Dudaklarımı büzdüm.

Ne iyisi hocam, tadım hiç yok!

"İyiyim hocam. Dalmışımda bir an." dedim.

Hoca başını salladı.
"Peki, fazla derine dalma! Boğulursun sonra."

Hocanın esprisinden sonra üşüdüğümü hissettim. Bu kadar soğuk espri yapılır mı Rukiyeciğim?

Hoca derse geri döndüğünde ben de düşüncelerime geri dönüş yaptım.

Kırk dakika boyunca düşüncelerimle boğuştuktan sonra nihayet zil çaldı.

Zehra zil çalar çalmaz yanıma oturdu.

"Kanka yaa, Ece nerede? Derse de gelmedi. Sancar buna bi şey yapmış olmasın!"

Evet, Ece derse girmemişti.

"Bilmem ki bir arayayım onu bekle."

Sıramın altından telefonumu çıkardım. Ece'yi aradım.
Çaldı, çaldı, çaldı, çaldı.. Ama Ece telefonu bir türlü açmadı.

"Zehra, açmıyor bu yaa!"

"Ya, bu kızın başına bir şey gelmiş olmasın? Yanında Sancar var filan diyordun." dedi Zehra.

"Ay, bilmiyorum! Başına ne geldi bilmiyorum.! Belki de bir işi çıkmıştır, telefonunun şarjı bitmiştir ve bizi arayamamıştır." dedim.

Zehra derin bir nefes aldı.
"İnşallah öyle olmuştur Derin. İnşallah öyle olmuştur."

Zehra'nın ettiği duayı ben de içimden ettim.

Allah'ım inşallah Ece'nin başına bi şey gelmemiştir!

Merhabalar benim şekerlemelerim..

Fazla bir şey demeyeceğim.

Sıkıldım ve bir bölüm yazayım dedim. Fazlasıyla doğaçlama oldu. Daha önce bölüme ne yazsam diye düşünmedim.

İyi okumalar..

Sizi seviyorum 🐼 🐼







BÜCÜRÜK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin