An open minded fake in a bright white coat
Tell me what you wanna know about my bleeding fucking heart
I'll pass all your tests 'cause I lie like the best
"Majör depresyon mu?" Psikiyatristimin bana uzattığı ilaç kutusundan prospektüsü çıkarıp okumaya başlamıştım, büyük ihtimalle bunu evde yapmamı tercih ederdi. Böylece ilaçlara itiraz edemezdim ve bir sonraki randevumuza kadar da kullanmak zorunda kalırdım. "Ben depresyonda değilim ki."
"Frank bak, zaten olay da bu. Gerçekten depresyonda olan insanlar bunu fark-"
"Hadi ama, depresif bir insan bunu yapabilir mi sence?" Gülümseyip telefonumu çıkardım, grubum Leathermouth ile kaydettiğimiz en son parçamızı açtım."Bu şarkı ruhu olmayan çocuklar için;
Asla tekrar düşünmeyen, gidecek yeri olmayan!
Bu şarkı lanet olsun ki asla işe yaramayan ilaçlar için!
Siyah bir tişörtün üstünde kanı görmek çok zor!"Ben gülümseyerek telefonumu tutuyor olsam da Doktor Emily çok endişeli duruyordu, ama dikkatli bir şekilde beni dinliyordu. Her zamanki gibi, sadece dinleyip bir şeyler anlıyormuş gib davranıyordu. Tek yaptığı o soğuk tavrıyla beni bir laboratuar faresine dönüştürmekti.
"Asla anlamayacaklar,
Çünkü onlar hep anlaşıldı!
Sözde açık görüşlü!
Parlak beyaz bir önlüğün içinde!Kanayan lanet olası kalbim hakkında ne bilmek istiyorsun, söyle!
Bütün testlerini geçeceğim,
Çünkü en iyi yaptığım şey yalan söyle-"Şarkının bu kısmını yazarken Doktor Emily'i düşünerek yazmıştım ve sanırım çok barizdi çünkü gözleri faltaşı gibi açılmıştı, hardcore punk vokaline de alışık değildi sanırım. Telefonuma uzanıp şarkıyı biraz utanarak kapattım.
"Frank bu sözler çok..." Gözlüğünü çıkartıp masaya koydu ve ellerini birleştirdi. "Kendini böyle ifade etmen çok güzel. Ama doktorun olarak sana söyleyebileceğim tek şey bunların endişe verici olduğu." Tırnaklarımı derimin üstünde gezdirmeye başladım, yine. Ne zaman gerilsem böyle yapmak zorundaymışım gibi hissediyordum. Doktor Emily bunun OKB başlangıcı olabileceğini söyleyip beni bir ilaca başlamıştı ama bu sadece her şeyi daha da kötü hale getirmişti.
"Bak... Benim uygun gördüğüm ilaçlara ve tedavilere cevap verirsen bu durumdan o kadar kolay kurtulursun, tamam mı? Sana koyduğum her teşhise itiraz etmen sadece işimizi daha da zorlaştırıyor, ve seni daha da kötü yapıyor."
Ben kötü değildim ki. Tamam kabul, bazen gerçekten çok kötü hissettiğim zamanlar oluyordu. Ama ben iyi olmaya çalışıyorum, gerçekten bunun için çabalıyorum.
"Anksiyeten nasıl? Hala ataklar geçiriyor musun?"
İlaçlar beni kötü yapıyor gibi hissediyordum, hiçbir şeye enerjim kalmıyordu. Hiçbir şey yapacak veya düşünecek durumda olmadığım için de hayır, eskisi kadar anksiyete krizlerine girmiyordum. Çok düşünüp kendimi delirtmeyi, şu an içinde bulunduğum duruma yeğlerim. Hiçbir şey yapamıyorum, sanki kafamda tuğladan bir duvar varmış gibi hissediyorum, her şeyi engelleyen. Robot gibi gezmek istemiyordum ama sanırım "tedavi" için uygun olan buydu.
"Hayır." Derin bir nefes alıp parmaklarımı yumruk haline getirip açtım, bir, iki, üç. Böyle yapmalıymışım gibi hissediyordum. Doktorun gözleri hemen ellerime kaymıştı.
"Emin misin? Çünkü OKB'nin-"
Aaah yine başlamıştık.
"Artık bilmiyorum, sanki hiçbir şeyi kontrol edemiyormuşum gibi hissediyorum. Her yerim uyuşmuş gibi."
"Malesef ilaçların alışma süreci böyle. Sence de beynin çok çalışmıyor mu? Biraz dinlenmeyi o da hak ediyor."
"Tabi ki, ama-"
"Baban nasıl?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
|| Burn Bright ||
FanfictionYaşıtlarına kıyasla oldukça karmaşık, depresif ve zor bir hayatı olan Frank Iero'nun hayatına, en az onun kadar sorunlu, siyah uzun saçlı bir çocuk girer. içerik uyarısı: alkol kullanımı, aile içi şiddet, intihar teşebbüsü, self-harm, yeme bozuklukl...