26

1.6K 145 244
                                    

1.5 YIL SONRA

Evin tozunu alan cini izleyen Caris arkasından gelen neşeli gülüşlerle başını çevirdi ve James'in yürütttüğü Alvina'yı gördü. Güzel kızı babasına bakarak kahkahalar atıyordu, James ise kızının bu mutlu hallerine gülümsemekle meşguldü.

"Yavaş olun!" diye uyardı onları. "James!" Ela gözlü oğlan kızını kucağına alıp sevgilisine gülümsedi. "Aşkım, çok mutlu oluyor ne zaman yürüse."

"Yanlış." dedi gülümseyerek ve kızını kucakladı. "Ne zaman seninle olsa çok mutlu oluyor." Alvina'yı kucağında zıplatınca kız kıkırdadı. 

"Karşı konulamaz bir çekiciliğim olduğu için kusura bakma." Boştaki eliyle James'in kafasına vurdu. Bir yılda değişmeyen tek şey Caris'in James ile uğraşması olmalıydı. "Şapşal." Kızı başını annesinin omzuna yaslamış, uyuklarken James "Bugün Sirius gelecekti haberin olsun." dedi kızının saçlarını okşarken.

"Gün geçmiyor ki Sirius gelmesin." Caris göz devirdi. "Tamam, ben Alvina'yı yatırayım sen de cinlere söyle Sirius'un sevdiği kurabiyeden yapsınlar." 

"Emredersiniz kraliçem." Caris gülerek kızının odasına çıktı. Minik bedenini yatağa bırakıp gülümsedi. Kendisine bu kadar benzemeyen bir bebek daha yapamazdı. Büyükannesi gibi kızıl saçlı, babası gibi ela gözlüydü. En azından yüz hatları kendisini andırıyordu da içine biraz su serpilmişti.

Kapıyı çekip aşağı indiğinde mutfaktaki seslerden James'in kurabiye görevini söylediğini anladı. Bozulmuş bir çerçeveyi düzeltti, muhtemelen James kızını uçururken bozmuştu. 

Hayattan daha ne isteyebilirdi hiçbir fikri yoktu Caris'in. Mükemmel bir hayat arkadaşı, ondan da mükemmel bir bebek, huzurlu bir yaşam, yolunda giden işler ile Caris dört dörtlük yaşıyordu. Mutluluğu sonsuza kadar sürecek gibiydi.

"Jamie, neredesin?" Salona girdiğinde de sevgilisini bulamadı ve iç çekti. Bu adam ortalıktan kaybolmayı nasıl başarıyordu?

"Arkana bak." Kulaklarını okşayan nefes ile olduğu yerde sıçradı. James tam arkasında durmuş ona gülümsüyordu. "Ne yapıyorsun ya arkamda sinsi sinsi?" 

"Böyle işler sinsi sinsi olur hayatım." Caris'in kaşları kalktı. "Nasıl işler hayatım?"

James önünde diz çöktüğünde Caris bir adım geri attı şaşkınca, dudakları aralanmıştı heyecanla. "Caris Riddle, soy adını bırakıp Caris Potter olur musun?" 

Güzel cadı güldü. "Duyduğum en kötü evlilik teklifiydi." Onun yanına diz çöktü ve yanaklarından tutup kendine çekti James'i. "Ama yine de kabul ediyorum Bay Potter." Dudaklarını birleştirdiğinde Caris evet, hayat daha da mükemmel olabiliyormuş diye düşündü. 

Koltuklarda otururken elindeki yüzüğe bakıyordu Slytherin kraliçesi. Büyük bir tektaşı vardı. "Ben diyorum ki nisanda düğün yapalım."

"Bu bize dört ay verir." dedi Caris hesaplayarak, şu an aralıktaydılar. "Bana uyar." 

"Çok heyecanlıyım! Pati sağdıcım olsa beni öldürür müsün?" Caris başını iki yana salladı. "Başka çarem var mı?"

"Hımm, yok." James'e güldü. "Her şey mükemmel olacak, bana güven." 

"Seninleyken her şey zaten mükemmel Çatalak." James abartılı bir hareketle göz yaşlarını siler gibi yaptı. "Ah, ağlayacağım Dişi Çatalak."

"Bana şöyle deme!" Oğlan kıkırdayıp sevgilisini kollarının arasına aldı. Hayatının yeni bir dönemi başlıyordu. 

Babasıyla düğüne geldikleri günden sonra bir daha konuşmamışlardı ve bu durum onu üzse de sonunda kendi ailesi vardı, babasının bunu anlamasını bekliyordu. Kendi yolunu seçmişti ve bunun için aileden atılmak istemezdi. 

𝐇𝐄𝐈𝐑𝐒 𝐨𝐟 𝐒𝐋𝐘𝐓𝐇𝐄𝐑𝐈𝐍「ᴛᴏᴍ ᴍ. ʀɪᴅᴅʟᴇ」Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin