2

5.1K 262 276
                                    

Slytherin evine bazen çok değerli insanlar gelirdi. Klasik Kutsal 28'den gelen aileler Slytherin evi için sıradan sayılırdı, daha başkaları vardı ki... Onlar özeldi.

Gerçekten Slytherin olmaya layık olanlar, kanı yüzünden değil, özel olanlardı. Nadiren gelirlerdi ama büyük işler başarırlardı.

Evin kurucusu Salazar Slytherin karanlık büyüleriyle büyücülük dünyasını değiştirmişti. Gelmiş geçmiş en büyük büyücü, Merlin, bir Slytherin'di. Lord Voldemort, yükselen karanlık, bir Slytherin'di. Aşkın kapılarını kapattığı lorda aşkı tattıran Bianca Black de bir Slytherin'di.

Şimdi Slytherin evi o özel insanlardan birine daha ev sahipliği yapıyordu. İkiz Riddlelara.

Babasının gözlerini ve saçlarını alan kız, annesinin gözlerini ve gülüşünü alan oğlan, Slytherin'in büyüklerinde yerlerini almaya hazırlanıyorlardı.

Diğer yandan, Gryffindor evi de efsaneye sahiplik yapıyordu. Dört kişi, kendilerine Çapulcular diyen bu dört Gryffindor, Hogwarts efsanesi olacaktı.

İki efsane çakıştığında en fazla ne olabilirdi ki?

¬

Normal şartlara göre oldukça kısa olan eteğiyle ortak salonuna inerken bileğindeki saate baktı, etrafında kıvrılan yılana bakan herkes bu güzel şeyin kimden geldiğini anlayabilirdi.

Çantasını omzuna asıp salondan çıkmaya niyetlenmişken "Küçükhanım, nereye?" diyen tanıdık sesi duydu.

Mavi gözlerini uzun boylu sarışın oğlana çevirirken dudaklarında alaylı bir gülümseme vardı. "Kahvaltıya gidiyorum sevgili kardeşim, bir şey mi oldu?"

"Babamız eteğini görse ne der?" dedi kardeşi aynı gülümsemeyle.

"Çok yakışmış diyebilir, ne dersin?" Oğlan mavi gözlerini devirdi. "Seninle uğraşmak bir Hipogrifle kavga etmek gibi. O derece saçma."

"O zaman uğraşma Sargas. Bu da bir seçenek, biliyorsun." Saçlarını uçuşturarak arkasını döndü ve kapıdan dışarı çıktı.

Slytherin masası yavaş yavaş dolmaya başlarken emrinde oldukları lordun kızının geldiğini görenler yerlerinde dikleşip merakla ona baktı. "Günaydın herkese!" dedi sakince kız ve tabağına bir pankek aldı.

"Günaydın Caris." Üç Black kardeşin geldiğini gören cadı onlara nazikçe gülümsedi. Narcissa karşısına oturup sarı saçlarını omzundan geriye attı. "Nasılsın? Tatil nasıldı?"

"Mükemmel!" dedi Caris. "İlk önce Fransa'ya gittik oradan da İtalya'ya. Daha sonra ben yolumu ayırıp kıyı sahillere gittim."

"Bu kadar gezdiniz mi gerçekten? Nasıl gezdiniz?" diye sordu Andromeda. Kız iç çekti. "Babamın işleri vardı, peşine takıldık. Pek memnun kalmadı." Kıkırdadı.

"Az kalsın ölüyorduk senin yüzünden." Sargas yanına oturup tabağına peynir aldı. "Babam çılgına döndü."

"Babamı delirtmeyi sevdiğimi biliyorsun hayatım, buna maruz kalmak istemiyorsan benimle takılmazsın." Sargas göz devirdi. "Yalnızca sana biraz daha sabırlı olduğu için yapıyorsun bunu."

Caris gülümsedi sinir bozucu bir şekilde. "Ne diyebilirim ki?"

"Günaydın." Regulus, Barty ve Rabastan gözlerinden uyku akarak masaya oturdu. "Ne olurdu dersler biraz daha geç başlasaydı?"

Sargas elindeki ekmeği tabağına bırakarak kız kardeşine döndü. "Yapmamız gereken şeyler olduğunu biliyorsun değil mi?"

Üstü kapalı da olsa söylenen şeyi anlatan Caris iç çekti. "Biliyorum hayatım, daha okulun ikinci günündeyiz. Acelemiz yok."

𝐇𝐄𝐈𝐑𝐒 𝐨𝐟 𝐒𝐋𝐘𝐓𝐇𝐄𝐑𝐈𝐍「ᴛᴏᴍ ᴍ. ʀɪᴅᴅʟᴇ」Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin