Önceki bölüm çok az yorum almış, üzüyorsunuz bakın :(
KÜSERİM HAşaka lan şaka
Keyifli okumalar~Kalemimi parmaklarım arasında çevirirken camdan dışarıyı izliyordum. Edebiyat dersindeydik ancak hiç dikkatimi çekmiyordu. Tiyatro konusunu çoktan bitirmiş, yeni üniteye geçmiştik. Yeni ünitenin konusu ise şiirlerdi. Ve ben şiir okumayı da, dinlemeyi de hiç sevmezdim. Şiirin tarihçesi ya da en ünlü şairler de zerre umurumda değildi.
Tiyatroyu ise neden sevdiğim çok açıktı.
Aslında tiyatroyu da sevmezdim başlarda. Ama Min Ho'nun provalarını, gösterilerini izleye izleye merak duymaya başladım tiyatroya. Ve birkaç küçük araştırma sonucu ilgi alanıma girmişti.
Oyunculuk olmasa da tiyatro metinleri yazmayı veya seslendirme yapmayı istiyordum ileride. Özellikle Hamlet'in seslendirmesini yapmak belki de en büyük hayalimdi.
Hamlet'in Ofelya'ya bir çöpmüş gibi davranırken nasıl hissettiğini merak ediyordum.
"Haftaya ödeviniz; Herkes eski Koreli şairlerden bir tane seçip hayatını yazacak ve bana getirecek."
Ya sabır!
Sanki dersi çok seviyormuşum gibi bir de tonla ödev vermesi yok muydu bu kadının? Kafayı yiyeceğim...Herkes oflaya puflaya ödevi not aldı. Biraz sonra zil çalınca rahat bir nefes vererek arkama yaslandım. Hoca sınıftan çıktı. Onun ardından da öğrenciler yavaş yavaş çıkıyordu. Bir an için sınıfta durmayı düşündüm ama ayaklarım oturmaktan uyuştuğu için dolaşmaya karar verdim.
Ahn Seol'un sınıfına girip onu da aldıktan sonra birlikte kantine gittik. Soğuk içecekler aldık, bahçeye çıktık. Havaların biraz bile sıcak olması bizi bunaltmaya yetiyordu. Bu yüzden gölgelik bir bankta oturduk. Basketbol oynayan alt sınıf çocukları izlerken içeceklerimizi yudumluyorduk.
"Min Ho hala Hamlet'in sen olduğunu bilmiyor mu?"
Ahn Seol'e her şeyi anlatmıştım. Onunla tiyatro seçmelerinde tanışıp arkadaş olmuştuk. Na Bi olayı bizi birbirimize yaklaştırmıştı. Kısa sürede güvenebileceğim biri haline gelmişti. Ondan bir şey saklamıyordum. E o da bana çoğu şeyini anlatıyordu.
"Bilmiyor. Sanırım bilmeyecek de. Eskisi kadar konuşmuyoruz."
İki gün önce attığı mesajdan hiçbir şey anlamamıştım. Bir şey öğrendiğini, ve bana daha sonra söyleyeceğini biliyordum sadece. Ancak ne olduğunu veya benimle ilgilisini çözebilmiş değildim.
Garip.
"Ayh, Hyunjin de hala çantasına mendil bırakanın ben olduğumu bilmiyor. Anlasın diye ne yapmam lazım benim ya?"
Ahn Seol'un cümlesine karşılık ufak bir kahkaha attım. Hoşlandığı çocuk Hwang Hyunjin, okulun basketbol takımının kaptanıydı. Maçlardan sonra su gibi terlediği için Ahn Seol onun çantasına ipekten yapılma bir mendil bırakmıştı alnını falan silmesi için. Tabi bunun asıl sebebi hoşlandığını belli etmekti ama gizli gizli koyması zararına olmuştu.
Mendil krem rengi ve üzerinde kırmızı yıldızlar barındırıyordu. Hyunjin'i onu kullanırken görmesi Ahn Seol'un kalbini hoplatmıştı resmen. Oysaki bana göre alt tarafı alnını silip mendili çantasına geri atmıştı. İnsan bi' sorgular bunu buraya kim koydu diye. Değişik çocuk.
"Park Lu Yin?"
Gözlüklü bir çocuğun bana seslenmesi ile o yöne baktım. Üzerindeki karttan anladığım kadarıyla nöbetçi öğrenciydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Did İt | Lee Min Ho
FanfictionLee Min Ho, okulun tiyatro kolunun başkanıydı. Park Lu Yin ise onun provalarını bile izlemeyi severdi. Sonunda bir cesaretle Min Ho'ya mesaj attı. Ancak bambaşka bir taktik uygulayarak. Hamlet: Oyunculuğun çok kötü. Neden tiyatro kulübünü seçtin k...