42🎭

3.9K 426 285
                                    

Tiyatro salonundan içeri girdiğimde, kulağıma tatlı bir melodi doldu. Dikkatli dinleyince bunun piyano sesi olduğunu anladım. İlerleyip ön koltuklardan birine oturdum, birazdan oyun provası başlardı. Kırmızı perdeye diktim gözlerimi.

Perde aralandığında birkaç öğrenci vardı sahnede. Biraz geride müzik öğretmeni piyano çalıyordu. Yavaş bir ritmi vardı, çok da gürültülü değildir. Huzur veriyordu resmen.

Repliklerini söyleyen çocukları dikkatle dinliyordum ama aklım sahne arkasında olduğunu bildiğim Min Ho'da idi. Bu oyunda fazla rolü yoktu, son kısımda çıkacaktı sahneye. Ben de aniden eski günlerdeki gibi onu izlemek istemiştim. O benim seyirciler arasında olduğumdan bihaber iken, gülümseyerek her hareketini izlediğim günleri anımsamıştım.

Biraz sonra Min Ho ile yine tiyatrodan bir arkadaşı Seungmin sahneye çıktılar. Üstlerindeki kıyafetlere sessizce güldüm çünkü haydut rolündeydiler ve giydikleri şeyler komik gelmişti. Muhtemelen onları ilk defa böyle gördüğüm içindi. Ancak Min Ho şu haliyle bile o kadar sevimli görünüyordu ki, sahneye atlayıp yanaklarını art arda öpesim geliyordu.

Neyse alırım acısını.

Başarılı bir şekilde sundukları oyun perdenin kapanması ile bitmişti. Koltuklardaki birkaç öğrenci gibi ben de alkışladım. Gitsem mi diye düşünürken sahnenin kenarından kafasını çıkaran Min Ho'yu gördüm. Bana eliyle gelmemi söyleyen işaretler yapıyordu. Başta tereddüt etsem de kalktım ve çaktırmamaya çalışarak o yöne ilerledim.

Aman gerçi anlasalar ne olacak, öğrenci temsilcisiyim herhalde, bir işim vardı falan diye geçiştirirdim illa.

Sahne arkasındaki malzemelerin olduğu kısıma geçtiğimde birden bedenimin çekildiğini hissettim. Sarı loş ışığın aydınlattığı kadarıyla görebiliyordum etrafı. Sırtımın duvara değdiğini fark ettim ve karşımdaki bedene baktım. Min Ho kollarını iki yanıma sabitleyip beni duvarla arasına almış, minik bir gülümseme ile bana bakıyordu.

Az ileride tiyatro öğrencileri ve Bayan Dahee vardı, ama bu çocuk zerre korkmuyordu!

Gerçi üst üste yığılan malzemelerin arkasında durduğumuzdan bizi görmeleri neredeyse imkansızdı da, neyse.

Onun tebessümüne karşı ben de gülümsedim ve sordum.
"Ne oldu?"

"Hiç..." Deyip kollarını belime dolayarak bana sıkıca sarıldığında ufak çaplı bir şaşkınlık geçirmiştim. Ellerimi omuzlarına çıkardım. O sırada boynumda minik bir öpücük hissetmiştim.

"Min Ho, bir problem mi var?"

Min Ho'dan bir süre ses gelmedi. Aynı pozisyonda bekledi. Ardından iç çektiğini duydum.

"Sadece... Bu sabah güne iyi başladım ve sanki her şey yolundaymış gibi geliyor." Kafasını boynumdan çekip yüzüme baktı.

"Bazı şeyler eskisi gibi beni çıkmaza sokmuyor artık. Ayrıca... Yanımda senin olduğunu bilmek" Tekrar iç çekti. "İyi hissettiriyor."

Bu sözleri kalbime işlemişti resmen. Min Ho ilk defa bana hislerini böyle açılıyordu Soobin olayından sonra. Sonunda bir takım kafa karıştıran şeyleri geçmişte bırakabildiği için seviniyordum.

Omuzlarındaki ellerimden birini yanağına çıkarıp okşadığımda gözlerini kapattı. Yüzünü bu kadar yakından görünce kalbim yine maratona çıkmıştı. Ve ben bile kendimden beklenilmeyecek bir şey yapıp dudaklarımı onunkilerin üstüne kapattım. Şaşırdığına emindim ama öylece durup onu öpmeme izin vermiş, tepki göstermemişti. Sadece belimdeki ellerini sıkılaştırmıştı.

I Did İt | Lee Min Ho Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin