Ekranda beliren korkunç şeyle çığlık atarak elimdeki konsolu attım ve geriye kaçtım. Baekhyun ile Taehyung kahkaha atmaya başladıklarında ikisinin de kafasına vurmayı ihmal etmedim.
"Sizinle korku oyunu oynayan kafama tüküreyim."
Onları odada bırakıp salonda dizi izleyen teyzemin yanına gittim. Bana dönüp gülümsedi ve saçlarımı okşadı.
"Sinirlerini mi bozdular yine benim iki manyak?"
"Her zaman ki BaekTae ikilisi işte, alıştım artık. Yani kusura bakma teyze ama oğulların hiç sana çekmemiş. Hep bi' ayarsızlık, bi' manyaklık. Senin gibi sakin olan sadece Taeha var. O da kız olduğu için herhalde."
Halının üstünde ağzında pembe emziği ile oturmuş oyuncaklarıyla oynayan Taeha'yı işaret ettiğimde teyzem güldü. Eğilip Taeha'yı kucağıma aldım ve sevmeye başladım. Muhtemelen uykusu vardı çünkü hiç huysuzluk çıkarmadan başımı göğsüme yaslamıştı. Sırtını ovaladım uyumasına yardımcı olmak için.
"Kız kıza kaldığımıza göre şu meseleyi konuşabiliriz o zaman?"
Kaşlarımı çatarak teyzeme döndüm.
"Hangi meseleyi?""Annen bahsetti Lu Yin. Erkek arkadaşınla kavga ettin değil mi?"
Ah anne ah...
Anneme de anlatmamıştım ki! Sadece biraz sulu gözler ile teyzeme gelmek istediğimi, buralardan uzaklaşmam gerektiğini söylemiştim. O da sebebinin Min Ho olup olmadığını sormuştu, cevap vermemiştim. Sadece gitmek istiyordum. Annem de o anki halime kıyamayıp doktor olan dayımı aramış ve bir haftalık rapor yazmasını rica etmişti.
Raporum sayesinde yoklama sıkıntısı çekmiyordum ama muhtemelen çok sevgili(!) müdürümüz, işleri benim başıma yıkamadığı için kötü durumdaydı. Kendine yeni bir ayakçı bulmak zorundaydı sanırım.
"Teyze... Konuşmasak?"
"Hayır küçük hanım, gayette konuşacağız. Bana da anlatmayacaksan kime anlatacaksın? Hadi, dökül."
Doğru. Teyzem benim bir nevi sırdaşım gibiydi.
Yutkundum. Taeha çoktan uykuya dalmıştı. Uyanmaması için onu kucağımda tutmaya devam edip anlatmaya başladım."Okulda... Sevmediği, yani haz etmediği birisi ile yakınlık kurdum. Ama gerçekten canım istediği için değil, mecburen. Biliyorsun öğrenci temsilcisiyim. Maalesef..."
"Kıskançlık krizi mi diyorsun yani?"
"Pek kıskançlık sayılmaz. Bu kişi daha önce onda kalıcı bir yara bırakmıştı. Özgüvenini kırmıştı. Ona bu hislerinin aptal ve gereksiz olduğunu söyledim."
Son cümlemde aklıma yine Min Ho'nun o kırgın bakışları gelmişti. İkimiz de benen öyle bir laf beklemiyorduk, ama beni lanet çenem işte!
"Kıskançlık olsaydı belki bu kadar büyümezdi ama... Hislerine aptal demiş olman, sanırım bu kalbini kırmış Lu Yin. Sen onun en yakınısın, anlaman gerekmez miydi?"
"Biliyorum teyze, çok iyi biliyorum. Ama o an ağzımdan kaçtı. Gerçekten öyle söylemek istememiştim." Derin bir of çektim. "O bakışlarını unutamıyorum, çok kırılmıştı..."
Teyzem omzumu patpatladı.
"Sıkma canını bebeğim, hep böyle kalacak değilsiniz ya. İlla ki barışırsınız. Keşke buraya gelmek yerine onun gözünün önünde olmaya devam etseydin. Böyle uzakken daha kötü olmayacak mı?""O benim gözümün önünde başka kızlarla ilgilenirken durup bunu göremezdim."
Teyzem söyleyecek bir şey bulamayınca sessizlik oluşmuştu. Kafamı arkaya yaslayıp içimdeki sıkıntıyla nefes almaya çalıştım. Ancak sessizliği bozan, gerizekalı kuzenim Taehyung olmuştu. Kalın ve yüksek sesi ile konuşarak salona girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Did İt | Lee Min Ho
FanficLee Min Ho, okulun tiyatro kolunun başkanıydı. Park Lu Yin ise onun provalarını bile izlemeyi severdi. Sonunda bir cesaretle Min Ho'ya mesaj attı. Ancak bambaşka bir taktik uygulayarak. Hamlet: Oyunculuğun çok kötü. Neden tiyatro kulübünü seçtin k...