Tiyatro kulübünün kapısının kilitli olduğunu fark ettiğimde kaşlarımı çattım. Her zaman açık olurdu ki burası?
"Lu Yin?"
Tanıdık ses ile arkamı döndüm. Sonunda Min Ho'yu kanlı canlı karşımda görmüş olmak içime bir sevinç doldururken ona sarılmamak için zor duruyordum. Hızlıca bir iki adım ile önünde durdum.
"Neredesin sen tanrı aşkına?! Ne mesajlarıma bakıyorsun ne de aramalarımı açıyorsun. Bir sorun varsa söyle!"
"Meşgul-"
"Bir kez daha bana meşgul olduğun bahanesini sunarsan sinirden çığlık atacağım. Min Ho... Ülkeyi yönetmiyorsun. Bu tavırların beni korkutmaya başladı."
Mahçup bir ifade takındığında sinirle yumruklarımı sıktım. Korktuğum başıma geliyordu. Ofelya'nın kaderini yaşıyordum, hayatımın üçüncü perdesindeydim.
Diyecek bir şey bulamadım. Sevdiğim çocuk benden uzaklaşıyor, ve bana tek bir açıklama bile yapmıyordu. Sıkıntıyla iç çektim. Gitmek adına bir hamle, Min Ho bileğimden tutarak bu hamlemi engellemiş, başımın kenarına dudaklarını bastırmıştı. Bu hareketi ile içim titremişti. Gittikçe dengesizleşiyor muydu bu çocuk?
"Seni seviyorum güzelim, bunu bil yeter."
Beni orada öylece bırakıp, cebinden çıkardığı anahtarla tiyatro salonunun kapısını açarak içeri girmişti. Kapanan kapı sesi tüm koridorda yankılanırken irkildiğimi hissettim.Yalpalayan adımlarla sınıfıma doğru ilerlemeye başladım. Tüm enerjim sömürülmüş gibiydi.
Beni sevdiğini söylemişti. Öyleyse neydi bu değişen tavırlar? Ya araya giren mesafeler?Neden kalbimi kırarken bir yandan da topluyordu?
~
Ahn Seol'un uzattığı muzlu sütü, kafamı sallayarak reddettim. Dudaklarını büzerek gözlerini gözlerime sabitledi.
"Öğle yemeğini yemedin zaten, bari şunlardan atıştır."
"Canım istemiyor."
Ne kek, ne çikolata, ne de süt. Uzattığı şeylerden birini bile yiyecek kadar iştahım yoktu. Sabah Min Ho ile yaşadığımız 'dramatik' anları Ahn Seol'e anlatmıştım. Çok üzülmüş, beni güldürmek için elinden geleni yapmıştı. Benim yüzümden Hyunjin ile vakit geçiremiyordu. Bu onun için sorun olmasa da ben kendimi kötü hissediyordum.
"Eniştemin bi' bildiği vardır. Lütfen ona darılma böyle~"
"Emin değilim Seol. Min Ho çok farklı davranıyor. Ben... Ona karşı bir hata mı yaptım?"
Ahn Seol, bedenini komple bana çevirip elini yanağıma koydu.
"Hayır bir tanem! Of... Sadece biraz bekle olur mu? Her şey yoluna girecek."Umutsuzca kafamı iki yana sallayıp başımı gökyüzüne çevirerek güneşin yüzünü ısıtmasına izin verdim.
Sabahki konuşmadan sonra Min Ho ile hiç konuşmamıştık Daha doğrusu onu görmemiştim bile
Görmek istediğim de sanmıyorum zaten. Yine aynı saçmalıkları yaşamak istemiyorum çünkü...Sorun neydi bilmiyorum ama Min Ho, git gide Hamlet'e dönüşecek, ben de zavallı Ofelya'nın kaderini kabullenemeyip delirdiği gibi delirecektim.
🎭💙
Finale son 2
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Did İt | Lee Min Ho
FanficLee Min Ho, okulun tiyatro kolunun başkanıydı. Park Lu Yin ise onun provalarını bile izlemeyi severdi. Sonunda bir cesaretle Min Ho'ya mesaj attı. Ancak bambaşka bir taktik uygulayarak. Hamlet: Oyunculuğun çok kötü. Neden tiyatro kulübünü seçtin k...