49🎭

3.2K 416 262
                                    

Finale yaklaşmışken oy ve yorum sayılarının düşmesi beni harbiden çok üzüyor gençler :(

Ahn.Seol: Yinyin!

Ahn.Seol: Tiyatro kulübüne gelsene~

Hamlet: Neden?

Ahn.Seol: Aman gel işte. Sorgulamasan olmuyor mu?

Hamlet: Ne işler karıştırıyorsun sen yine?!

Ahn.Seol: Eheh, hiçbir şey.

Hamlet: İnanmadım.

Hamlet: Bana bak Seol, eğer Min Ho oradaysa ve o gerizekalı lama tipli sevgilin ile bir haltlar çeviriyorsan, elimden çekeceğin var.

Ahn.Seol: Sevgilime gerizekalı demeni bu seferlik görmezden geliyorum^^

Ahn.Seol: Hadi tiyatro salonuna!

Hamlet: Of Seol of!

~

Telefonumu hırkamın cebine atarak sıramdan kalktım ve sınıftan çıktım. Ahn Seol'un beni tiyatro kulübüne çağırmasının Min Ho ile alakası olduğuna emindim. Yine saçma sapan bir şekilde bizi barıştırmaya çalışacaklardı. Ama biz küsmüş müydük ki? Onu bile bilmiyordum.

Min Ho neden böyle davranıyordu, bana kızgın mıydı, benden soğumuş muydu, yoksa... bir başkasını mı seviyordu artık bilmiyorum. Asla da anlamıyorum.
Onunla eskisi gibi olmak istiyordum. Bu yüzden Ahn Seol ile Hyunjin her ne planlıyorlarsa işe yaramasını umuyordum içten içe.

Tiyatro salonunun kapısına yaklaşmıştım ki, kapı aniden  açılmış, Hyunjin dışarı çıkıp kapıyı hızlıca kapatarak yolumu kesmişti. Elini kaldırıp sırıttı.

"Selam yenge!"

Telaşlı haline kaşlarımı çatarak baktım.

"Neler oluyor Hyunjin? Ahn Seol nerede?"

"Beş dakika daha sabret yenge, herşeyi anlayacaksın."

Hafiften sinirlendiğimi hissediyordum. Zaten gergindim, iyice canım sıkılıyordu.

"Ne haltlar karıştırıyorsun bilmiyorum Hyunjin ama hemen yolumdan çekilmezsen kafanı kırabilirim!"

"Azıcık daha bekle Yin, lütfen ya. Hazır değil henüz."

"Ya ne hazır değil ne?!"

Hyunjin ne cevap vereceğini bilemeyip lafı ağzında gevelerken kapı açılmış, Hyunjin'in sırtına çarpmıştı. Oh canıma değsin.

İçeriden Ahn Seol çıkmıştı. Hyunjin'e bakıp;
"Ne yapıyorsun ya?" dedi.

"Lu Yin'i oyala demedin mi?"

Ben hiçbir şey Alamazken Ahn Seol umutsuzca kafasını iki yana salladı. Kapıyı iyice açıp beni içeri aldı. Koluma girmiş ilerlerken sert bakışlarım Ahn Seol'un üstündeydi.

Tanrı aşkına söyler misin artık ne olduğunu sırıtarak karşı işaret ettiğinde kafamı o yöne çevirdim. Ortama bakmam ile konfetilerin patlaması bir olmuştu. Korkarak yerimde sıçradım

"İyi ki doğdun Lu Yin!"

Yok artık...

Okulda samimi olduğum ne arkadaşım varsa hepsi yüzlerinde kocaman gülümsemeleri ile bana bakıyor, alkışlıyorlardı. Her yerde gül yaprakları vardı. Salon o kadar güzel süslenmişti ki, sanki bambaşka bir yerdeydim.

Öğrencilerin arasında, en önde, elinde bir demet gül buketi ile Min Ho duruyordu. Yüzünde o özlediğim gülüşü vardı ve adeta parlıyordu.

Bugün benim doğum günümdü...Evet unutmuştum.

Patlayan konfetilerden çıkan renkli kağıtlar saçlarıma dökülürken Min Ho bana yaklaşıyordu. Hala olayın şokunda öylece durmuş ona bakarken Ahn Seol yanımdan uzaklaştı. Min Ho tam önümde durdu, tebessüm etti.

"Doğum günün kutlu olsun... Ofelya'm."

Dolan gözlerimi ondan saklamak adına kafamı hafif öne eğip iç çektim. Tekrar Min Ho'ya baktığımda, gözlerine tatlı bir şefkat gördüm.

"Min Ho... Tüm bunlar, birkaç gündür değişen tavırların, bu yüzden miydi?"

Usulca kafasını salladı.
"Bunları hazırlayabilmem için seninle uzak kalmamız gerekirdi. Yoksa her şeyi anlardın. Böyle olunca doğum günün olduğunu bile unuttun."

Gülerek konuştuğunda ben de güldüm. Sonunda bir damla yaş süzülürken yanağıma doğruu, bakışlarım kırmızı güllere indi. Onları bana uzattı. Elinden aldığımda baş parmağı ile göz yaşımı sildi.

"Özür dilerim güzelim, şu birkaç günde kalbini kırdığım için."

Kafamı iki yana salladım. Sevinçten olsa gerek, göz yaşlarım akmaya devam ediyordu.

"Çok mutluyum." Hamlet'e dönüşmediğin için, sonu iyi biten bir Ofelya olduğum için.

Min Ho tek kolunu belime dolayıp kafamı göğsüne yaslamamı sağladı. Diğer eliyle saçlarımı okşuyordu. Kollarımdaki gül buketini aramızda ezmemeye dikkat ediyordum. Bakışlarım kenardaki Ahn Seol ile Hyunjin'e kaydı. Ahn Seol'un elinde güzel bir pasta vardı.

Hyunjin kolunu Seol'un omzuna atmış, ikisi de gülümseyerek bize bakıyorlardı. Tüm arkadaşlarım gülümsüyorlardı, sadece onlar değil. Herkes bizimle gurur duyar gibiydi. Ben bizimle gurur duyuyordum.

Geri çekilip Min Ho'nun yüzüne baktım. O da bana bakmış, yavaşça dudaklarımızı birleştirmişti. Herkesden bir alkış, çığlık koparken sırıttım. Bunu yapmam ile öpüşmemiz bozulmuştu ama Min Ho umursamadan beni nazikçe öpmeye devam etti.

Unutulmaz bir doğum günü olmuştu benim için. Tam da Min Ho'nun istediği gibi. Bu yüzden birkaç gündür devam eden hüznümü hatırlamamak üzere rafa kaldırdım.

Final bölümünde görüşürüz bebeklerim :'
💙🎭

Final bölümünde görüşürüz bebeklerim :'💙🎭

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kolaj: misslmalfoyy ❤️❤️

I Did İt | Lee Min Ho Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin