20.BÖLÜM: GERÇEKLER

176 50 61
                                    

Başlayalım bakalım bu bölümü yazarken çok duygulandım. Kitabın bittiğine mi üzülsem yoksa karakterleri artık yazamayacağıma mı bilemedim.

Bu kitaba başlarken yanımda olan herkese çok teşekkür ederim.

FİNAL bölümü değil ama final bölümü kadar heyecanlıyım. Çünkü bilen bilir kitaba başladığımda 20. Bölümde bitireceğim diye çok fazla söyledim. Ama karakterler sanki birkaç bölüm uzatmalara çıkmak istedi.

Neyse okumaya başlayalım.

---
20.BÖLÜM: GERÇEKLER
"Özlüyordum ailemi. Efe'nin boynuma atlamasını. Annem ve abim ile birlikte atışmaları, babamın bizimle birlikte beş yaşında gibi davranma hallerini..."
--

Havanın buz gibi olması beni bu dünyadan soyutlaştırmıştı. Her şey için sona yaklaşıyor gibiydim sanki.

"Yarın defnedilecek. Berke ve Sude gelene kadar burada kalın. Zaten sizin gelmeniz yasak olacağı için burada ufak bir tören verilecek," dedi Güneş Hoca.

Kendime gelmiştim. Arkadaşımı kaybetmiştim. Dostumu kaybetmiştim. Hastalığını herkesten saklarken bana söylemişti. Birlikte iyileşeceğimizi o söylemişti. Şimdi... Şimdi neredeydi? Neden gitmişti ki?

Odanın kapısının açılmasıyla düşüncelerim beni bir süreliğine terk etmişti.

"Güneş doğru mu?" dedi göz altları şişmiş kadın gözlerini Güneş hocaya dikerek.

"Hani buraya gelince iyileşecekti benim kızım. Hani kendine zarar veremezdi."

"Benim kızım nerede Güneş nerede? Kızım nerede benim." diye haykırdı kadın. Adam ise tiksinir gibi bize bakıyordu, ya da ben öyle hissediyordum.

"Kızıma her şeyin halüsinasyon olduğunu inandıramadın, kızım bana küs ve kırgın gitti bu dünyadan. Söylesene ben onun gönlünü nasıl alacağım. Ben onu kendime nasıl inandıracağım." Ellili yaşlara dayanmış adam karşımızda hüngür hüngür ağlıyordu.

Ne yapacağımı bilemez bir halde onları izliyordum. Korkuyordum. Sebepsiz bir şekilde çok korkuyordum. İçimi başka bir duygu kaplarken göz yaşlarım daha fazla dayanamamıştı.

Özlem...

Özlüyordum ailemi. Efe'nin boynuma atlamasını. Annem ve abim ile birlikte atışmaları, babamın bizimle birlikte beş yaşında gibi davranma hallerini...

"Pınar, Selçuk ben çok özür dilerim. Bu konuyu baş başa konuşalım. Hem kızınınız odasını toplarız." onlar Güneş Hoca ile birlikte çıkarken titriyordum.

"Üşüdün mü?" dedi Ateş.

"Hayır sadece ürperdim." diyerek odadan çıktım. Gözlerim artık kapanmak istiyordu.

Hızlı bir şekilde odama çıkıp üzerimi değiştirdim. Yüzümü yıkayarak kendime gelmeye çalıştım.

Neden böyle olmuştu ki? Hani ölüm çocuklara yakışmazdı?

Neden bu dünyada çocuklar vaktinden önce ölüyordu ki? Neden yani neden?

"İsyan etmeyi bırakta diğer kızları bul. Acaba onlar ne halde?"

~•AKIL HASTANESİ•~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin