chapter four

4.9K 493 290
                                    

Bölüm yağdırıyorum size, değerimi bilin😏😍

Lütfenn oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

Bütün bölümler bir en az 130 oy olmadan yeni bölümü yazmayı düşünmüyorum, etkileşimler baya düşün o yüzden❤️

Ayriyetten lütfen paragraf sonu yorumlarınızı da esirgemeyin benden, okudukça heyecanlanıyorum o yüzden yazasım geliyorahahshsha

İyi okumalar🥺

...

En güzel yıllarımı heba etmiştim. Artık bunun farkındayım ve fark etmiş olmaktan acı duyuyorum.

Okuduğum cümle ufak bir duraksama yaşamama sebebiyet olmuştu. Derin bir nefes aldım.

Kitap okumaktan oldum olası hoşlanırdım, yeni evrenlere ayak basmak, yeni insanlar tanımak veya bu insanların deneyimlerinden ders çıkarmak bana hep heyecan verici gelirdi ancak şu an yaşadığım duygudan nefret ederdim. Kitapta kendimden bir parça bulduğumda gerçeklerin yüzüme çarpılması hoşuma gitmezdi, bu yüzden de yarım bıraktığım tonlarca kitap vardı belki de.

En güzel yıllarımız herkes için aynı bir kavram mıydı? Bu soru sorulduğunda herkesin aklına gelen ilk cevap çocukluk veya gençlik yılları olurdu, ama gerçekten de öyle miydi? Her zaman çocuk olmaktan da genç olmaktan da nefret eden biri olmuştum. Deneyimler yaşamayı, çıkarmam gereken dersleri acı çeke çeke öğrenmeyi sevmezdim ve benim çocukluğum da gençliğim de bu acı derslerin altında ezilmekle geçmişti. Belki hayatımı veya karakterimi kökten değiştirecek şeyler yaşamamıştım ancak, herkes kendi yaşadığı şeylerin altında ezilme hakkı sahip değil miydi? Hepimizin acısı, kendimizeydi.

Her daim şu an nasılsam, öyle biri olmuştum. Farkında olmadan karakterim bazı olaylarla göre şekillenmiş olabilirdi ancak, bu beni tamamen kökten asla değiştirmemişti. Bazen, değişimleri sebepe bağlamak isterdim; bazen de sebeplerin yalnızca bir bahane olduğunu düşünürdüm. Zihnim, işime nasıl gelirse öyle çalışıyordu ve sanırım bu, benim dışımda kimsenin hoşuna giden bir durum değildi.

Hiçbir zaman çok sevecen bir çocuk olmamıştım, utangaç da değildim. Aksine biraz patavatsız bile sayılabilirdim. Hatta bu yüzden çok kez öğretmenlerimden ve annemden azar yediğim bile olmuştu ancak hiçbir zaman kendi düşüncelerim yerine başkalarınkini önüme koymamıştım.

Aslında, ben hiçbir konuda başkasını önüme koymazdım. Bunun adı basbaya bencillikti ancak böyle yetiştirilmiştim. Bencil bir anneden bencil bir çocuk, çok da şaşırılacak bir durum değildi.
Küçükken annemin bencilliklerinden nefret ederdim, beni arkaplana atışından, bir anne olduğunu unutuşundan nefret eder ve kendime her daim onun gibi olmayacağımı bağırıp dururdum ancak ben hep ona benzemiştim. Benzemeye de devam ediyordum.

Annem bencil kadının önde gideniydi, ben de öyleydim. Takıntılı ve sinir hastasıydı, eh ben de öyleydim. Gerçeklerden her daim kaçardı, ben de kaçıyordum.

Annem korkağın önde gideniydi ve ben, ben de öyleydim.

Okuduğum paragraf aklımdan uçup gittiğinde zihnimde biri fısıldadı. Bir fısıldama ne kadar güçlü olabilirse o kadar güçlüydü. Hafızamda belirginleşen o cümle tekrar ediliyordu ve ses gittikçe yükseldi. Sesin sahibi ise Chanyeol'dü.

Korkuyorsun.

Bunu bana ilk söylediğinde yaptığım tek şey gülmek olmuştu.

Birini sevmekten korkuyorsun.

drowning shadows | rosékook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin