Selamm, nabersiniz?
Şimdi ciddi bir uyarı yapacağım size.
BU BÖLÜM CİDDİ ANLAMDA AŞIRI DETAYLI BİR ŞEKİLDE CİNSELLİK İÇERİYOR. Sabah sabah günaha sokacağım sizi. Yani yazdığım en açık smut falan herhalde, öyle düşünün. Bu durumdan midesi bulananlar, yaşı yetmeyecekler fasa fiso olanlar olabilir o yüzen o kısma gelince
' * ' işaretini koyacağım ki anlayın. Zaten bölümün yarısından fazlası smut so😁Bu cinsellik konularında kendime pek güvenmiyorum ama lütfen okumaya dalıp falan da yorum yapmayı unutmayın, bu bölüm için oy sınırı +140
Lütfen oy vermeyi ve bolca yorumda bulunmayı unutmayın❤️
İyi okumalar diliyorum, öptüm👄
...
Nerede durması gerektiğini bilmeyen, önüne çizilen sınırdan bihaber yaşayan insanlarla alıp veremediğim bir şeyler vardı. Kendisini ilgilendirmeyen şeylere burnunu sokan, sahip olduğu merağa boyun eğen insanları sevmezdim ve şimdi karşımda duran kız da benim gözümde bu tanımdan fazlası değildi.
Aslına bakarsak tatlı bir kıza benziyordu. Açık kahverengi saçları, tatlı bir suratı ve iri gözleri vardı. Yanakları vücudunun sıskalığına rağmen oldukça dolgundu ve bana istemsiz liseye ilk başladığım dönemi hatırlatıyordu.
" Unnie?" Diye başlamıştı cümlesine. Çekingen bir sesi vardı. Dönem olarak bizden küçük olmalıydı. Onu daha önce okulda gördüğümü hatırlamıyordum bile.
Cevap vermek yerine bakışlarımı gözlerine çevirdiğimde seslice yutkunmuştu. Bakışları arkamdaki bir yere kayıp kayıp duruyordu ve ben ne döndüğünü çoktan çözmüştüm.
" Efendim?" Öğle arasındaydık ve kızlarla beraber yemek yiyorduk. Hepimizin kızın konuşmasını beklediğini biliyordum.
" Neden sevgilinin maçına gelmedin? Sevgili değil misiniz yoksa?" Gülümsedim.
" İsmin ne?" Alt dudağını dişlerinin arasına aldı.
Adam gibi gelip kendi de sorabilirdi tabii ama sanırım buna ne cesareti ne de yüzü vardı.
" Wonyoung." Başımı sallayarak onu onayladım.
" Chanyeol'e bir dahakine gelip kendisinin sorması gerektiğini söyle." Kız kızararak hızlı adımlarla yanımızdan ayrıldığında bakışlarımı önümdeki pilava çevirdim.
" Yeni mi aklına geliyormuş?" Lalisa ağzındaki yemeği umursamadan hırsla konuştuğunda omuz silktim.
" Buraya geliyor Rosie." Kaşlarımı çatarak Jisoo'ya baktığımda yalnızca saniyeler sonrasında bileğimde bir el hissettim ve ne olduğunu anlayamadan oturduğum yerden kalkmak zorunda kaldım.
" Hey!" Jennie sinirle oturduğu yerden kalktığında şaşkınlığımı henüz üzerimden atamamıştım.
Beni okul binasına sokarak etkinlik sınıfına itelediğinde gözlerimi kırpıştırarak yüzüne baktım.
Ne yaptığını zannediyordu bu hödük?
" N'apıyorsun?" Sesim beklediğimin aksine oldukça sakin çıkmıştı. Oysaki içimde ne feryatlar kopuyordu. Öylece kaba kuvvet uygulayarak beni istediği gibi bir yerlere çekiştirebileceğini ona düşündüren neydi?
" Bu kadar oyun yeter Rosie." Gözleri sinirle parlıyordu ancak ses tonu benimki kadar sakindi.
" N'eyden bahsediyorsun?" Arkamdaki sıraya tutundum. Beni o kadar sert çekiştirmişti ki gerçekten de başım dönmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
drowning shadows | rosékook ✓
Fanfiction" Beni sevme Jungkook." Gözlerim cesurca harelerine bakarken mırıldandığımda yanağımdaki eli yavaşça çeneme kaymış ve sıkıca tutmuştu. Görebiliyordum, gözlerindeki hayal kırıklığını görebiliyordum ancak arkaplana attım hepsini. Bir önemi olmadığını...