chapter twenty

3.9K 425 316
                                    

Merhaba, hoşgeldiniz.

İlk olarak benim gibi İzmir'de yaşayanlara, sonra da genel olarak tüm ülkeye geçmiş olsun demek istiyorum. Gerçekten şu son iki gün benim için çok zordu, uykusuzlukla başa elbet çıkmıştım ancak gözünüzü kapatıp korkudan uyuyamamak bambaşka bir şey. Yaşadığımız bölge en tehlikeli bölgelerden biriydi o yüzden iki gündür kesik kesik uyuyabiliyorum yalnızca. Gerçekten bu psikoloji çok çok çok kötüymüş, umarım bir daha böyle şeyler yaşamayız.

Bölümü aslında biraz kafamı dağıtmak için yazdım, faydası da oldu açıkçası. Güzelliğinden emin değilim ancak genel olarak memnun olduğum bir bölüm oldu sanırım. Umarım sizin de kafanızı biraz olsun dağıtabilirim.

Son birkaç bölümdür yorum sayısından oldukça memnun olduğum için oy sınırını kaldırdım ancak yine de aksatmamaya çalışın lütfen, bolca yorum bekliyorum😬

İyi okumalar❤️

...

Babam hayatımda olduğu, en azından olduğunu sandığı iki yıl boyunca bana her daim aynı cümleyi kurmuştu.

Hayatında gerçekleşen hiçbir şeyden pişmanlık duyma güzel kızım, çünkü değiştiremezsin, çözemezsin veya unutamazsın. Bu yüzden dersini al ve ilerlemeye devam et.

O zaman bana güzel kızım dediğinde kalbimde bir kelebek kanat çırpar, gözlerim parlardı. Şimdiyse yanyana gelmiş bu iki kelime, benim için kocaman bir yalandan ibaretti. İnanmak istediğim ancak içimdeki bir yerlerde saklanan kinci tarafımın bana engel olduğu kocaman bir yalandı. Bir de hayal kırıklığı.

Babam artık burada değildi ancak bana kurduğu cümleler hâlâ hafızamda çok tazeydi.

Ancak, söylediği şeyler kolay değildi.
Hele ki benim için hiç de kolay değildi.

Çoğu zaman ağzımdan düşünmeden çıkan kelimelerin vicdan azabına düşerdim, ancak bu bana hiçbir zaman ders olmazdı. Sadece değiştiremez, çözemez ve unutamazdım, asla ama asla dersini almazdım.

Ben bu konuda babamı dinlemediğim için pişmandım, peki ya babam bazı şeyler için pişman mıydı?

" Rosie?" Kolumda hissettiğim dokunuşla oturduğum yerde sıçradığımda masanın üzerinde duran meyve suyuna dirseğim çarpmış ve eteğime dökülmesine neden olmuştum.

Ağzımdan kısık sesli bir küfür kaçtığında bakışlarımı eteğimde gezdirdim. Güzel, mahvolmuştu işte.

" Korkutmak istememiştim." Lalisa'nın mahçup ifadesine karşın gülümsedim. Onun herhangi bir suçu yoktu, düşüncelerime o kadar çok dalmıştım ki gerçek dünyadan soyutlanmıştım. Tamamen benim hatamdı.

" Baksanıza." Derin bir nefes aldığımda kızlar bana döndü.

" Siz neden yanlarına gitmiyorsunuz? Ben de o sırada eteğimi temizlemeye giderim." Yanlarına derken bahsettiğim kişiler kesinlikle Jungkook'un arkadaşlarıydı. Sabahtan beri o masayı kesip duruyorlardı, benim yüzümden burada oturmalarına gerek yoktu.

" Biz bekleriz seni burada." Başımı iki yana salladıktan sonra oturduğum yerden kalktım.

" Beklemeyin çünkü sınıfa geçeceğim, çözdüğüm testleri kontrol edeceğim." Cevap vermelerini beklemeden hızlı adımlarla okul binasına ilerlemeye başladığımda üzerimdeki bakışları hissedebiliyordum. Zaten Jungkook ile sessiz ve sakin olan ayrılığımız bütün öğrencilerin gündemindeyken, üzerimde bakışlar hissetmem oldukça normaldi.

drowning shadows | rosékook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin