Öncelikle final değil, sakin!
Çok uzatmayacağım, lütfen oy vermeyi ve bolca booolca yorum yapmayı unutmayın. Bölüm 5000 kelimeyi biraz geçiyor ve hikayenin en uzun bölümü, bunun karşılığını bekliyorum🤪
İyi okumalar❤️
...
Bazı duyguları ilk defa tatmak çoğu zaman ilginç olabilir. İlk deneyiminiz olduğu için adını koymakta zorlanırsınız ancak neyse ki gerçekleri suratınıza vurmaktan hoşlanan yakın arkadaşlarınız vardır.
" Jungkook ne zamandan beri Sieun ile arkadaş?" Lalisa'nın sorusu üzerine başımı test kitabından kaldırıp kızların baktığı tarafa döndüğümde daha net görebilmek adına gözlerimi kıstım.
" Sieun kız, Jungkook ise erkek basketbol takımının kaptanı. Yanyana hiç görmemiş olsak da elbette ki sohbetleri vardır." Başımı sallayarak Jisoo'yu onayladıktan sonra dirseğimi masaya, çenemi de elime yasladım.
" Öyle mi? Fazla yakın geldiler gözüme." Jennie gülerek Lalisa'nın kafasına vurduğunda ben de gülmeden edemedim. Resmen beni kızdırmaya yer arıyordu.
" Kudurtmaya çalışma kızı, o senin bu ucuz numaralarını yemez." Lalisa da gülerek Jennie'ye dil çıkardıktan sonra gözlerimi ikisinden ayırıp tekrardan Jungkook ve Sieun'a çevirdim. İkisinin yüzlerini çok net gördüğüm söylenemezdi ancak yine de güldüklerini ayırt edebiliyordum.
Onları izlemeye, Lalisa'nın söylemiyle gözetlemeye devam ederken Sieun'un gülerken elini Jungkook'un üst koluna koymasıyla kaşlarımı çatmadan edemedim.
" Çok mu komikmiş?" Kendi kendime mırıldandığımda her ne kadar Lalisa'nın güldüğünü duysam da bakışlarımı ikisinden çekmedim.
" Rosie'yi ilk defa birini kıskanırken görüyorum. Hayatına Jungkook girdiğinden beri bize daha önce hiç göstermediği yönlerini gösteriyor, gerçekten tebrik edilesi." Yüzümü buruşturarak Jisoo'yu taklit ettiğimde gülerek yanaklarımı sıktı. Yanağımdaki elinin bileğini tutarak ısırmaya çalıştığımda ise kıkırdayarak geri çekildi.
Hissettiğim sinirin kıskançlık olup olmadığından emin değildim. Daha önce hayatımda bir erkeği kıskandığım olmamıştı. Ancak şimdi koşarak yanlarına gitmek ve Sieun'un hâlâ Jungkook'un kaslı kolunda duran elini ittirmek geliyordu içimden. Hissettiğim bu şey kıskançlık ise, hiç ama hiç hoşuma gitmemişti.
Jungkook, Sieun'dan birkaç adım uzaklaşarak aralarına mesafe koyduğunda derin bir nefes aldım ve sonunda diye bağırmak isteyen tarafımı susturdum. Zaten yalnızca saniyeler sonrasında üzerindeki bakışları farkeden Jungkook bana dönerek gözlerimizi birleştirdi. Buraya geleceğini bildiğim için derin bir nefes alarak önüme döndüm ve ağzıma test kitabının yanında duran kurabiyeden attım. Tam da tahmin ettiğim gibi olmuş, Jungkook hemen yanıma damlamıştı.
Ellerini iki yanımdan masaya koyarak üzerime eğildiğinde ve arkadan uzanarak yanağıma minik bir öpücük kondurduğunda gülümsememek adına dudaklarımı birbirine bastırdım.
" N'apıyorsun?" Omuz silktiğimde bu sefer diğer tarafıma geçerek sol yanağıma minik bir öpücük kondurdu. Daha fazla kendimi kasamadım ve dudaklarımın kıvrılmasına izin verdim. Tatlılığına karşı koymak imkansızdı ve bu durum çoğu zaman benim aleyhime işliyordu.
" Test çözüyordum, sen?" Başımı ona doğru çevirerek gözlerine baktığımda gözlerinin kaybolmasına neden olacak kadar içten bir şekilde gülümsedi.
" Antremandan çıktım şimdi." Başımı sallayarak onaylasam da önüme dönmek yerine yüzünü incelemeye devam ettim.
" Tatlılığınıza daha fazla dayanamıyorum ve ortamı terkediyorum, elveda." Lalisa alel acele yanımızdan kalktığında gözlerimi Jungkook'tan ona çevirdim. Hızlı adımlarla çaprazımızdaki masada oturan Taehyung'un yanına ilerliyor oluşu başımı iki yana sallayarak gülmeme neden oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
drowning shadows | rosékook ✓
Fanfiction" Beni sevme Jungkook." Gözlerim cesurca harelerine bakarken mırıldandığımda yanağımdaki eli yavaşça çeneme kaymış ve sıkıca tutmuştu. Görebiliyordum, gözlerindeki hayal kırıklığını görebiliyordum ancak arkaplana attım hepsini. Bir önemi olmadığını...