chapter twenty three

4K 417 391
                                    

Merhaba, hoşgeldiniz.

Biraz depresif bir bölümdü ancak bence neşeli olmasını beklemek biraz hata olabilirdi🤕 vee, 4000 kelime😎

Lütfen oy vermeyi ve boooolca yorum yapmayı unutmayın, yorumlar ilham konusundan benim için çok çok çok önemli. Ayriyetten 4000 kelimenin de hakkını yorumlarla verebilirsiniz🤘🏻

İyi okumalar❤️

...

Ummadığınız bir anda ummadığınız durumlar sizi, aynanın karşısına geçtiğinizde bile kendinizi tanıyamayacağınız bir insana çevirebilir. Bir olay, bir kişi, bir duygu; bu durum herhangi bir şey olabilir ancak aynanızın karşısına geçtiğinizde ve kendinizi tanıyamadığınızda içinizi bir telaş ele geçirir. Bu, en azından benim için böyleydi.

Yaşadığınız iyi veya kötü şeylere göre değişebilir, gardınızı yükseltebilir, indirebilirsiniz. Karakteriniz iyi olarak gelişebilir, ancak kötüye doğru da gerileyebilir. Ne olursa olsun bir süre sonra işlerin nasıl yürümesi gerektiğini acı bir yoldan olsa dahi öğrenirsiniz. Nasıl yaklaşımlar sergilemeniz gerektiğini, kendini nasıl koruyabileceğinizi. Olmanız gereken karakter sizi bir süre korur, bir süre acı çekmez ve gözyaşı dökmezsiniz. Ancak sonra o durum gelir. Bir olay, bir kişi veya duygu. Bazı şeylerin yanlış olduğunu fısıldar size. Eksik olduğunuzu hissettirir. Tekrar güvenmek, sevmek, gülmek hatta ağlamak istersiniz. Size nefes almak istediğinizi farkettirir ve siz daha öncesinde aldığınız nefeslerin tamamen bir zorunluluktan kaynaklı olduğunu farkedersiniz. Kendinizi farkında olmadan ufak da olsa bir değişimin içerisinde bulursunuz.

Hayat da bu değişimlerden ibarettir, kendisi bir değişimdir. Ancak iyileştiğini sandığınız yaralarınız hâlâ bir o kadar taze, hem de bir o kadar can yakıcıdır ki bu değişime sahip olmayı istemez, korkarsınız çünkü yaraların hiçbir zaman iyileşmediğini, yalnızca zaman geçtikçe bu hissiyata alıştığınızı çok iyi bilirsiniz. Acılar, kalp kırıklıkları, alınan darbeler hiçbir zaman geçmez, yalnızca var olmalarına alışırsınız.

Aslında bu bir reflekstir. Kendinizi korumaya çalışmanız, zarar göreceğinizi düşündüğünüz için kaçtığınız tüm gerçekler istemsiz bir şekilde oluşturduğunuz refleksinizdir. Korktuğunuzda veya canınız yandığında çığlık atmanız, bir köpeğin veya kedinin tehlike anında cenin pozisyonuna geçmesi, dudağına dokunduğunuz bebeğin emme hareketinde bulunması gibi bu da bir reflekstir. Sadece, yaşayarak ve bazı şeyleri görerek geliştirirsiniz bu refleksi.

Keskin bir bıçağı dikkatsiz bir şekilde kullanırsanız sonunda yara alacağınızı bilirsiniz, yağmurlu bir günde ince topuklu ayakkabı giyerseniz çimlere bastığınızda topuğunuzun çamura saplanacağını, rüzgarlı bir havada etek giyerseniz kumaşın havalanacağını bilirsiniz. Bunlar birer deneyimlerdir ve kendinizi korumaya çalışma refleksiniz de aynen bu şekilde kazandığınız bir eylemdir.

Ve işe yaradığını gördüğünüzde ona sıkı sıkı sarılır, ne olursa olsun bırakmak istemezsiniz çünkü bu refleks; savaşın ortasında, elinizdeki kalkan görevindedir. Sizi gelen darbelerden korur, bir yere kadar.

İşte bu yüzden de değişmeye korkarsınız çünkü deneyimlediğiniz şeylerin tekrardan gerçekleşmeme garantisi yoktur. Karşınızdakine, en çok da kendinize karşı olmayan güveniniz bu garantiyi veremez. Ve güven insanoğlunda bir kere kırıldı mı, bir daha aynı toprakta yeşermesi çok zordur.

Şimdi öylece boydan aynamın önünde, halının uzanamadığı parkenin üzerinde otururken aklımdan geçen cümleler bunlardı. Duştan yaklaşık yarım saat önce çıkmış, yaklaşık on beş dakika bornozumla öylesine şu an oturduğum yerde dikilmiş, yaklaşık on beş dakika ise üzerime ne ara geçirdiğimi bile bilmediğim iç çamaşırlarımla zemine oturmuş, aynadan kendime bakıyordum. Gözlerim vücudumun ve yüzümün her bir noktasında geziniyor, yine de kendime ait olmayan bir şeylerle karşılaşıyordum.

drowning shadows | rosékook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin