Merhaba, hoşgeldiniz.
Bu bölüm Rosie'nin gerçek hislerine ve biraz da aslında çok derin olmayan geçmişine iniyoruz. Hikaye açısından çok kıymetli bir bölüm olduğunu düşünüyorum. Genel olarak böyle şeyleri yazarken çok gerilirim çünkü çok hızlı davranmaktan veyahut hissi geçirememekten korkarım. Umarım böyle hissettirmez🙏🏻
Geçen bölüm sayısı beni gerçekten çok memnun etti, çooook teşekkür ederim❤️
Lütfen yine bolllca yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın
İyi okumalar😻
...
Üzerimdeki yorganı atarak çıplak ayaklarımı yataktan sarkıttıktan sonra beklemeden ayağa kalktım. Dikkatsizliğim ve hızlı hareket etmemin sonucunda kararan gözlerimi sıkıca kapatarak dengede durmaya çalıştığımda dudaklarımın arasından kesik bir nefes kaçtı. Geçen birkaç saniyeden sonra ise gözlerimi aralamış ve yatağımın hemen yanındaki komodinin üzerindeki peçete yığınını elimle toplayarak banyoya ilerlemiş, çöpe atmıştım.
Odaya geri dönerek bu sefer komodinin üzerindeki boş kupayı elime alarak kapısı zaten açık olan odamdan çıkarak merdivenlere yönelmiştim.
Bay Cho ve annem aralarındaki anlaşmazlığı konuşmak ve biraz da olsa sakinleşmek için evden gitmişlerdi ancak nerede olduklarını bilmiyordum. Onlar gideli 5 gün olmuştu ve Miyeon da 5 gündür ortalıklarda görünmüyordu. Sanıyorum ki arkadaşında kalıyordu. Annem ve Bay Cho olmadığı için hizmetliler de yoktu o yüzden 5 gündür evde yalnızdım. Bundan şikayetçi olduğumu söyleyemezdim.
Küçük adımlarla mutfağa girdikten sonra elimdeki kupayı, kapağı açık bulaşık makinesine yerleştirdim ve su doldurmak adına raftan bu sefer büyük bir su bardağı aldım.
5 gündür neredeyse kimseyle iletişim halinde değildim. Yüz yüze konuştuğum tek kişi dün gece sipariş ettiğim pizzayı getiren kuryeydi. Bay Cho neden 5 gündür okula gitmediğimi öğrenmek için aramıştı ve yaklaşık 2 dakika da onunla telefonda konuşmuştuk. Okul yerine dershaneye gittiğimi söylemiştim ancak bu kocaman bir yalandı.
Yılın hastalık geçirmeden bitiremediğim dönemlerinden birindeydim. Bana kalırsa sadece soğuk algınlıktı ancak salaklık etmek yerine kendimi halsiz hissettiğim ikinci gün doktora gitmeyi tercih etmiştim. Boğaz enfeksiyonu geçirdiğimi söylemiş ve ona göre ilaç yazmıştı ancak ilaçlarımı düzenli alamamıştım çünkü düzenli olarak yemek yemiyordum. Verdiği antibiyotiği içmem içinse bunu yapmam gerekiyordu. Her ne kadar ilaçları almasam da 5 gündür bir camış misali yattığım için kendimi daha iyi hissediyordum. Hâlâ halsiz ve solgundum, çoğunlukla kolumu kaldırasım bile yoktu ve arada sırada düzensiz bir şekilde ateşim çıkıyordu ancak üstesinden gelinmeyecek kadar değildi.
Okula gitmediğim süreçte ise kızlara bahane üretmek oldukça zor olmuştu. Açıkçası en yakın arkadaşlarım dahi olsa bu hafta kimsenin yüzünü görmek istememiştim o yüzden de yalana başvurmak zorunda kalmıştım. Ayriyetten sınav haftasına giriyorduk ve evde ders çalışmaları gerekirken gelip burada boş yere benimle ilgilenmelerini istemiyordum. İlk söylediğim yalanları yememişlerdi ancak yalnız kalmak istediğimi söylediğimde çok üstelememişlerdi.
Öğle yemeğinde ne yemek istediğimi düşünerek mutfak tezgahına yaslandığımda gözüm kenardaki acılı ramen kutusuna çarptı. Yani, en azından birkaç saat tok tutardı?
Ama önce kendime gelmek adına duş almak istediğime karar vermiş ve merdivenlerden çıkmaya başlamıştım. Günlerdir kapalı olan perdelerimi açmadan odanın havalanması adına pencereleri açtım ve üzerimdeki ince kazağı çıkararak kirli çamaşır sepetine attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
drowning shadows | rosékook ✓
Fanfiction" Beni sevme Jungkook." Gözlerim cesurca harelerine bakarken mırıldandığımda yanağımdaki eli yavaşça çeneme kaymış ve sıkıca tutmuştu. Görebiliyordum, gözlerindeki hayal kırıklığını görebiliyordum ancak arkaplana attım hepsini. Bir önemi olmadığını...