Merhaba, hoşgeldiniz.
Artık bu bölümle biraz kaosa giriş yapmış bulunmaktayız. Bölüm konusunda biraz kararsızım ancak umuyorum ki beğenirsiniz.
Bir önceki bölümün yorum sayısından çok memnun kaldığım için olabildiğince çabuk yazdım bu bölümü, lütfen yine boool bol yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen❤️
Bölümde çoğunuzun Jungkook'u haklı bulacağını düşünüyorum. Gerçi pek haklı haksızlık bir durum söz konusu değil. Sadece Rosie'nin korktuğunu unutmayın lütfen, iyi okumalar🥺
...
" Hayır, nota kaçırdın." Başımı geriye atarak mızmızlanma eşliğinde güldüğümde Yoongi de bana eşlik etmişti.
" Çok uzun zamandır çalmıyordum, çok katı bir öğretmensin öğrencilerin nasıl seviyor seni?" Diş etleri hâlâ gözükürken nota sayfalarını değiştirmeye başladı.
" Seviyorlar mı emin değilim." Saatlerdir piyano tuşlarının üzerinde gezinmekten kasılan parmaklarımı teker teker kütlettiğimde Yoongi de daha fazla devam edemeyeceğimi bildiği için notaları topluyordu.
" Yine de çok paslanmamışsın, sadece aralarda nota kaçırdın." Neşeyle dil çıkardıktan sonra oturduğum yerden kalkarak belimi de kütlettim. Saatler geçtiğini anca yeni farkediyordum çünkü tuşlarda gezinen parmaklarımı özlemiştim, hem de tahmin ettiğimden daha çok.
Bedenimi kanepeye attıktan sonra bakışlarımı Yoongi'ye çevirdim.
" Saatlerdir piyano çalıyoruz, biraz da olsa arkadaşımla konuşabilir miyim?" Başını sallayarak beni onayladı.
" Sohbet için ek ücret alıyorum." Her ne kadar fırlatmayı amaçlamasam da yanımdaki yastığı aldığımda gülerek ayağa kalktı.
" Sen kaçabildiğin kadar kaç, ben senin ağzından laf almasını bilirim." Yalnızca birkaç saniye önce oturduğum kanepeden kalktım.
" Seni yeni bir kahveciye götüreceğim, üzerimi değiştirip geliyorum bekle." Başını sallayarak beni onayladığında hızlı adımlarla merdivenlerden çıkarak odama girdim. Üzerimdeki kıyafetleri çıkardıktan sonra altıma kum rengi bol bir pantolon, üzerime ise beyaz önü düğmeli kısa bir kazak ve pantolonumla aynı renkte bir kaban geçirdim. Askıdaki bordo deri çantamı alarak çapraz taktıktan sonra gözlerim bir saniyeliğine atkıya kaydı ancak hasta olmamak adına kalın giyinirken, sıcaktan hastalanmak istemediğim için vazgeçerek düz siyah saçlarımı taradım ve odadan çıkarak aşağıya indim.
Ayakkabılarını giymiş beni bekleyen Yoongi'yi daha fazla bekletmemek adına hızlıca beyaz spor ayakkabılarımı giydim ve evden çıktıktan sonra kapıyı ardımdan kapattım.
İkimiz yanyana yavaş bir tempoda yürürken aklımda sormak üzere olduğum soruları tartıyor, onu kırıp kırmayacağım gerçeğini düşünüyordum.
" Yoongi-" Cümlemi tamamlamama izin vermeden keskin bir dille konuştu.
" Jieun ile ayrıldık, tamamen." Gözlerim istemsiz hissettiğim şaşkınlık dalgasıyla kırpışırken yutkunmadan edemedim. Açıkçası ufak bir tartışma yaşadıklarını ve bu durumun geçici olduğunu düşünmüştüm ancak büyük bir yanılgının içine düşmüştüm demek ki.
" Üzgünüm, umarım her şey sizin için iyi olur."
Bu tarz konuşmalarda kesinlikle iyi değildim. Genellikle ölünün arkasından patavatsızlık yapan o kişi, daima ben olurdum çünkü kaybetmeye dair bildiğim pek bir şey yoktu. Ne söylersem karşımdaki üzülmez, bunu kestiremiyordum. Sanırım bu, oldukça düşüncesiz ve empatisiz biri olduğumun büyük bir kanıtıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
drowning shadows | rosékook ✓
Fanfiction" Beni sevme Jungkook." Gözlerim cesurca harelerine bakarken mırıldandığımda yanağımdaki eli yavaşça çeneme kaymış ve sıkıca tutmuştu. Görebiliyordum, gözlerindeki hayal kırıklığını görebiliyordum ancak arkaplana attım hepsini. Bir önemi olmadığını...