Ölüm sonbaharmış; yapraklar insanlar. Dallar hiç yeşermeyecek, hiç gelmeyecek neşeli kahkahalar. Aksini söyleyince bir çift göz, ortalığı yıkarlar.
| İki Dostken Tek Dostun Kaldığı Mevsimler |
2,5 ay sonra / Sonbahar- Okul dönemi
Sabahın ışıklarını aldığı ilk vakitler ve dışarıda, geceden kalma ayazın veliahtı dolaşıyor. Sokak lambaları henüz yanmayı bırakmadı, hayat evlerinden işleri dışında çıkan birkaç insan dışında başlamadı.
Yalnız evlerin pencerelerinden dışarıya ışıklarla birlikte tanıdık bir telaş süzülüyor. Zira her sabahki gibi okula yetişecek bir öğrencisi olan evler, aynı telaşı yaşıyor.
Rüzgâr dilinde bir şarkı, dolaşıyor ve yüzümü yakıyor. Yine de ona bana bu yalnız sokakta eşlik ettiği için minnettarım. Okul yolunda karşılaşacağım birkaç veli ve öğrenciye kadar yalnızlığı bastırsa ne güzel; getirdiği soğuğu, arkadaşlığına değer.
Okul yolunda ilerliyorum ve yazın bahçelerinden çiçekler sarkan evlere bakınıp duruyorum. Ellerim soğuktan korunabilmek için ceplerimde, yüzümse aynı sebepten kızarmış durumda.
Gece ortalığı kavuran fırtına yüzünden yollara dağılmış yapraklara basıyor ve onlardan çıkan o müthiş sesin doyumuna ulaşıyorum. Etrafta birkaç çalışan var ve yaprakların bir rüzgârla tekrar öteye savrulacağını bile bile bir araya toplamaya uğraşıyorlar.
Sabahın erken saatlerinden yerlerini ve selamlarımı alan çalışanları ardımda bırakarak yürümeye devam ettim. Okula yaklaştıkça kalabalık artıyordu. Ben de beni tanıyan ve gülümseyen herkese aynı şekilde karşılık veriyordum.
Okulun tam önünde geldiğimde aynı benim gibi erkenden gelen birkaç öğrenciye el salladıktan sonra onlara içeri girmeleri gerektiğini söyledim, hava soğuktu ne de olsa.
İki katlı okulun ikinci katındaki öğretmenler odasına yöneldim. Odaya girer girmez burnuma dolan bergomatlı çayın kokusunu işittim, çok geçmeden bu hoş kokuya bir koku daha eklendi. Böylece kahve kokusu ile çay kokusunun birbirine girdiği öğretmenler odasındaydım.
Odada yalnızca iki meslektaşım vardı ve onlarda ellerindeki bardaklarla oturuyorlardı. Beni görünce gülümseyerek yanlarındaki sandalyeyi gösterdiler.
Çantamı masanın üzerinde koyduktan sonra ben de elime çay alıp yanlarına oturdum.
" Erkencisin," dedi elindeki çayın buharından gözlük camlarının da nasibini alan öğretmen.
" Siz de öyle."
Elimizdeki bardakların yarısına gelen dek aramızda bir sessizlik peyda oldu. Işığını açmadığımızdan karanlık olan odanın camları damlalarla dolmaya başlamıştı. Dışarıda şimdilik hafif olan bir yağmur baş göstermekteydi.
" Bugün de yağmur yağıyor. Etkinlik dersinde dışarı çıkaramadığım için çocuklar çok sıkılıyorlar."
" Oyun oynayın," dedi arkadaşına cevap veren diğer öğretmen. " Ben öyle yapıyorum."
" Üç haftadır her oyunu oynadık. Yapmadığımız şey kalmadı. Artık sıkılmaya başladılar."
Aralarında başlayan konuşmanın gerisinde kaldım. Elimdeki bardakla ve cama vuran yağmur damlaları ile ilgilenmeye başladım. Lakin içimdeki kız çocuğu da ben de epey huzursuzduk. Sadık dostumuz gökyüzündeki diğer arkadaşlarının gazabına uğruyor, onlara kendilerini göstermek için fırsat verdikçe bizdeki huzursuzluk artıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Balkon Mektupları [ Final ]
Romance" Eğer elimde olsaydı, sizin için günbatımını sonsuz kılardım. "