Bölüm 24; Dıştaki Sessizlik İçteki Feryatlar

65 6 106
                                    

İstasyonlarda unutulunca duygular, geri dönmeye verilir sebepler. Sebepler fitilse, fitilsiz kalsa ışıklar; affedilir affı olmayan yollara giden adımlar...

| Dıştaki Sessizlik, İçteki Feryatlar|

Dışarıda şiddetli bir fırtına vardı. Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor ve aynı anda binlerce damlanın kaldırımlara, çatılara vurmasının yanı sıra bir de rüzgâr ıslık çalıyordu. Yağmur damlalarının düz giden güzergâhlarını sola saptırıyordu.

Bu gürültülü fakat huzurlu sese koridordaki onlarca çocuğun bağırış sesleri eşlik ediyordu. Kahkahalar mı ıslıkları, ıslıklar mı kahkahaları bastırıyordu çıkarmak mümkün değildi. Lakin yine de bu seslerin karmaşası, huzurun adı olabilirdi.

Dışarıdaki yağmurun şiddeti nedeniyle koridorda tuttuğumuz çocuklar, ailelerinin ana kapının önüne şemsiye ile geldiğini gördüğünde sırıtıyor ve el sallayıp şemsiyenin altına giriyordu. Servisler tarafından yuvalarına bırakılacakları da servislerine şemsiyeler altında bizler ulaştırıyorduk.

Bir kargaşa olduğu kesindi ama güzeldi. Minik eller üşümesin diye onları eldiven giymeye ikna etmek örneğin ya da bir şekilde eve yahut servislerine gidemeyeceklerini düşünenlere gülümsemek...

Öğrencilerim arasında servisle gidenleri servislerine ulaştırırken öğretmenler arasında oluşan koordinasyonun da ne denli hoş olduğunun bilincini taşıyordum. Demek ki insan mesleğine gönül verince atlatılıyor fırtınalar...

Koridordaki kargaşaya bakarak gülümserken yanıma ilişen bir erkek çocuğunu fark ettim. Kendi öğrencimdi, montunu giymiş fakat fermuarını çekmeye çalışırken içindeki hırkaya taktırmıştı fermuarı ve belli ki beceremediğinden bunu düzeltmeye de yeltenmemişti.

Bir yandan fermuarını çekerken bir yandan da ne istediğini öğrendim. Annem gelecekti öğretmenim ama gelmedi, dedi gözlerini kırpıştırarak. Telaşlanmıştı belli ki, sesi de titriyordu.

" Annenle konuşalım o zaman. Yağmur yağdığından trafiğe yakalanmış olabilir, değil mi?"

Başını aşağı yukarı salladı. Annesini aramamı bekledi, telefonda konuşmaya başladığımı duyduğu anda gözleri parıldadı. Annesinin onu unuttuğunu düşünmüş olmalıydı, minik zihin.

Çocuk, ne masum! Bir ufak yağmur damlasından bile ürkebiliyor kimi zaman. Yeri de geliyor ki bazen bir yetişkinin düşünemediği şeyleri düşünüyor.

Bir gün büyüyecek tabii, yağmur damlasından korkmasının yersiz olduğunu da kavrayacak. Yalnız bu koridorda, onlarca çocuğun arasında bunu çok daha erken öğrenecekler olmalı. Erken okula gelenler belki, geç gelenler de olabilir fakat içlerinde birkaçı muhakkak daha erken büyüyecek. İçine kapatacak çocukluğu...

Çocuk, ne güzel! Ailesinden başka kimsesinin olmadığının bilincinde... İleride bunu unutacak tabii, uzaklarda kalırsa arayışlar içine girecek. Kaybolmak da çabası ya hani kaybolur belki...

***

Koridordaki öğretmenler odasına çıkarken az önceki hoş kargaşa sona ermişti. Uğultu kesildiği gibi yağmur da kesilmişti, belki daha erken dinseydi o uğultu hiç olmayacaktı. Peki ya, daha önceden dinmiş olsaydı yağmura yakışan bu maneviyatın farkına varabilecek miydik?

Belki de birlikte çalıştığım insanların yüzündeki o bakışları, başka türlü göremeyecektim. Sırılsıklam ıslanmasaydık, yağmur kokusu dediğimiz şeyin bize sinemeyeceğini anlayamayacaktık. Islanmasaydık belki de buz kesilenin bir tek bizim ellerimizin olmadığını idrak edemeyecektik.

Balkon Mektupları [ Final ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin