Ne nameler dökülmüştür dillerden, ne nidalar atılmıştır sokaklara ama hiç biri sizin bir tebessümünüz kadar anlamlı değildir. Manalar gizlidir tebessümlerinizde, insanlara gönderilen. Hediyeler gizlidir çocuklara, tozlu bir tebeşir parçası kadar güzel...
| Güneş Çok Uzak O Çok Yakındı |
Kaldırım taşları da havadaki nemden almış nasibini, tek tük insanın dışında yapayalnızlar. Karanlıkta da böyle yalnız kalırlar lakin birkaç evsiz, birkaç sokak hayvanını kucaklar ve o soğuk betonlarında birer sıcak yuva olurlar... En yalnız olduğunu düşünülen her şey, misal bir kaldırım taşı bile, hak ettiği kadar bile yalnız değildir.
Yaratıcı, her şeyi yalnızlığın çok ötesinde kılmıştır. İnsanoğlu da her şeyi yalnızlığın hazin sonundan, ölümünden çok daha fazla korktuğu için yapmış ve yaptırmıştır. Şimdilerde hâlâ öyle midir bilinmez zira insan bencilleşmiş ve yalnızlaşmıştır.
Şimdi ki çağın ötesinde binlerce buluş ve icat yapmıştır doğasından korktuğu yalnızlığı atabilmek için. Onlardan biri de belki de trenler...
Sevgi değer bulsun yalnız kalmasın diye, anne özlem çekmesin diye onlarca ray kurulmuş; üstlerine birer kara kutu konulmuştur. Her geçen gün paslanmış, her geçen gün kaybolmuştur bu kara kutular Garlar dolup taşmış, mendiller sallanmış, valizler çekilmiştir. Ne vedalar edilmiş, ne gözyaşları dökülmüştür bu garlarda...
Evimden birkaç yüz metre ötede, eski bir tren garındayım. Pek bir sakin burası... Burayı merak eden birkaç insan ve görevliler dışında kimse yok. Temsili olsun diye konulmuş eski, kara bir tren lokomotifinin önünde poz veriyor kimileri. Lokomotifin içine giriyorlar, onu süren biri gibi davranarak çektiriyorlar fotoğraflarını.
Ben de bir kenara yerleştirilmiş bankta çevreme bakınıyorum, en çok da o lokomotife. İçimdeki küçük kız çığlık çığlığa şimdi. O lokomotifin içine girmek, anıları yâd etmek istiyor.
Hava epey sıcak, nemden dolayı yapışkan... Sadece pencereden bakılınca hoş gelen hava, dışarı atıldığı anda boğucu bir ortama dönüşüveriyor. Bun rağmen dışarı çıkanlar ve çıkmaya devam edenler, adeta meydan okuyorlar sıcağa.
Etrafıma bakınmaya devam ettim. Bu gara ilk gelişimi anımsayınca tekrar gülümsedim. Üst komşum arka balkonumdan gözüken tren raylarının kaynağının çok yakın olduğunu söylediğinde ne heyecanlanmıştım!
Ancak bir çocuğun ısrarları kadar inatçı bir dille yanıma o yaşlı teyzeyi de alarak gelmiştim buraya. Teyzeyle bağlarımız da o gün oluşmuştu. Şimdilerde o beni kaybettiği evlatları kadar çok ben de onu uzakta kalan annem kadar severdim. Kısa zamanda uzun bağlar oluşturmak zor değildir.
Garı o gün de şimdiki gibi uzun uzun incelemiştim. Lokomotifin kara yüzeyinde elimi gezdirmiş, bunu yaparken teyzenin beni derin bir gülümsemeyle izlediğini görmüştüm.
Birlikte geri dönerken hüzünlü gözlerle bana baktığını hatırlıyorum. Ardından beni kendine çekip sıkıca sarılmıştı.
Gözlerimi kırparak daldığım düşüncelerden sıyrıldım. Lokomotifin önündeki insanların artık orada olmadığını anlar anlamaz ayaklandım. Sanki biraz yavaş olsam lokomotif, dumanını çıkara çıkara gidecekti buradan. Bu düşünce bir çocuk saflığıyla hızlı adımlar attırdı bana.
Lokomotifin tam yanında durdum, gözlerimle taradım. Elimi siyah yüzeyine değdirir değdirmez geri çektim. Koyu rengi Güneş ışınlarını soğurduğundan öyle ısınmıştı ki yüzeyi, elimi koyduğumda müthiş bir sıcaklık hissettim. Bu da elimi anında çekmeme sebep olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Balkon Mektupları [ Final ]
Romance" Eğer elimde olsaydı, sizin için günbatımını sonsuz kılardım. "