Bölüm 5; Korkum Gizlendi

110 16 166
                                    

Yıkın bir tuğla. Güneş bugün çok kıskanç... Sizi kıskandı, ilk kez onsuz gülümsediğinizden... Fark etmediniz siz gülümsediğinizi, kaçmaz Güneş'in gözünden...

| Korkum Gizlendi |

Yine bir zarf tutuyorum elimde ve yine bir gün batımı vakti. Bu sefer endişeli değilim. Bunu kendime itiraf etmek çok zor oldu. Herkes, normalmiş gibi tanımadığı birinden mektup almıyor. Alsa bile bu kadar sakin kalacağı meçhul. Beni endişelendiren de bu: Ellerim arasında tuttuğum ikinci bir zarfa bu kadar sakin yaklaşmam.

Beni bu kadar sakin kılan mektubun üslubu mu yoksa aşinası olduğum lacivert mürekkep mi, hiç bilmiyorum. Önceki kadar da kararsız değilim, hiç düşünmeden açacağım bu mektubu. Zira eminim, dünkü mektup da bu da bana ait. Beni sakin yapan bu da olabilir.

Zarf bu kez soluk kahverengi değil. Aynı saksılardaki çiçeklerim gibi turuncu. Aralarındaki tek fark çiçeklerimde geçişler varken bu zarftın tamamen canlı bir turuncu olması. Yine dünkü mektupta olduğu gibi zarfın üzerinde ismimin anlamına yapılmış bir ithaf var. Diğer zarfa lacivert mürekkep nasıl yakışıyorsa bu zarfa da o kadar yakışıyor.

Zarfın üçgen biçimindeki kulağını açarak içindeki katlanmış kâğıdı çıkardım. Arkaya geçmiş lacivert mürekkep daha bir heyecanlandırdı beni. Katlanmış kâğıdı da açtığımda gözlerimin gördüğü tanıdık harfler huzur verdi. İlk gördüğüm bugünün tarihinden sonra yapılan ithaflar oldu. Biri ismimdi, diğeri ismimin anlamı...

" Meyra'ya,

Parıldayan Işığa,

Güneş doğar demiştim, hanımefendi. Güneş doğmadan önce okudunuz mektubumu. Çok korktunuz, gördüm. Açmak istemediniz, defalarca elinize alıp geri bıraktınız zarfı. Fakat sonra zarfı elleriniz arasında alıp açtınız.

Mektubumu okudunuz, hanımefendi. Okurken ne endişeliydiniz öyle! Sizin gözlerinizden belli olur duygularınız. Gözlerinizin ta içine bakacak kadar yakın değildim fakat anladım ki okumayı bitirdiğinizde huzur doldunuz. Siz sebebini bilmeseniz de ben biliyorum, hanımefendi.

Siz, şimdi çocuklarla oyun oynamaktasınız. Onlara gülüyor, onları eğlendiriyorsunuz. Çocukların tebessümleri beni hep cezp etmiştir, hanımefendi ve siz bir çocuk gibi tebessüm ediyorsunuz.

Onlara Güneş'e baktığınız gibi bakıyorsunuz. Onları Güneş'i sevdiğiniz gibi seviyorsunuz. Siz, Güneş'i tahmin ettiğinizden çok seviyorsunuz.

Sizi izleyenleri gördüğünüzde utanıyorsunuz, gülümsemenizi saklıyorsunuz. Fakat onları unuttuğunuzda öyle bir gülümsüyorsunuz ki o çok sevdiğiniz Güneş var ya hanımefendi, onu çok kıskandırıyorsunuz.

Çocuklarla gülleri kokladığınız vakit siz konuşmaya başlıyorsunuz. Çocukları kendinize hayran bıraktığınızı fark etmeden anlatıyorsunuz akşamsefalarını.

Onların size ' öğretmenim ' diyerek seslenmelerini size nasıl sesleneceklerini bilememelerinden kaynaklanıyor sanıyorsunuz. İlk defa hanımefendi, ilk defa çocuklara karşı yanılıyorsunuz. Onlar, size nasıl sesleneceklerini bilemediklerinden değil canı gönülden bağlandığınız mesleğinizi sadece derslikte değil her anda taşıdığınızdan öyle sesleniyorlar. Onlara öyle güzel şeyler öğretiyorsunuz ki farkında değilsiniz.

Yürümek için adım atıyorsunuz, yanınıza gelen bir çocukla sohbete dalıyorsunuz. Sizi pür dikkat dinleyen çocuğa konuşma esnasında ne hoş manalar veriyorsunuz. Üstelik hanımefendi, bunu çocukların anlayacağı şekilde yapmayı da başarıyorsunuz. Sadece çocukları değil, beni de kendinize hayran bırakıyorsunuz, hanımefendi.

Balkon Mektupları [ Final ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin