Bölüm 21; Kara Bir Trene Benziyor

124 6 183
                                    

         Gözlerinizin değdiği her yerdeyim ben. Her yerde olacağım. Sizi bırakıp gitme düşüncesinin düşmanı, sizin öğrenciniz olacağım. Topraktaki vitamin olup sevdiğiniz ağaçlar olacağım. Sizin için her yerde olacağım.

| Kara Bir Trene Benziyor |

" Beyefendi'ye,

Gün batımıyla gün doğumunu ayrı tutmak... Güzel bir cümlenin sonuna eklenen "ama" gibi korkutucu ve de çelişkili duruyor. Amalardan korkar mısınız beyefendi, öyle bir izlenimi işlediniz hep satırlarınıza? Cevabınızın ne olduğunun bir önemi de yoktur hani zira ne olursa da inanırım ben.

Ah, sorunuzun cevabını bilmiyorum beyefendi. Gün batımı neden güm doğumundan çok daha yakın geliyor, bilmiyorum. Oysaki ben onu da seviyorum. Ben beyefendi Güneş'i seviyorum. Bu ayrımın farkında bile değilim ben, yalnızca uzaklarda bir yerlerde aynı bir yaprağın etkilediği gibi etkileyen biri var beni, biliyorum.

Yapraklardan etkilenir misiniz beyefendi? Ben yapraklardan da büyük bir zelzeleye sebep olacak kadar etkileniyorum. Küçük bir kız çocuğu onları bile farklı anlamlara yorar da durdurmaya gücüm yetmez.

Artık çıkmalısınız karşıma beyefendi. Bilmem çıkmışsınızdır karşıma belki. Bilmem belki de elinizde bir sarı zarfla görmüşümdür sizi. Yaprakların izlerinde, bulutların nefesinde...

Sorunuzun uzaklardaki cevabını verirsem size çıkar mısınız karşıma? İçimdeki duygular silsilesini çekip alır, şemendiferlerin biriyle yolculuk yapar mısınız benimle? Bu kez saksılarla değil beyefendi, birer bardak çayın, şimdilerde yeryüzünün tabakası haline gelen bulutların etkisiyle...

Cevabınızı bilirim, bir umuttur diye sorarım yalnızca. Umut beyefendi, umut... Akşamsefalarının, Güneş'in ekmeği umut...

Henüz minik zihinleri dokumaya başlamadan önce, hatta bunun çok daha gerisinde, dokunamadığım hayvanlara benim için sarılan bir kız vardı beyefendi. Onunla bölüştüğümüz ne çok şey vardı da yine de ne tezattık birbirimize!

Sadece bana değildi tezatlığı, duyguları da tezattı onun. Kimi vakit dillere destan tabirini hak edecek denli bir neşesi, kimi zaman da tatlı bir dilin bile çıkartamadığı bir hüznü olurdu. İçinde, belki yüzünde...

Bana garip dersiniz siz, çocukluğuma dair doğruca tahminlerde bulunursunuz. Diğer tüm çocuklardan daha farklı olduğumu söylersiniz. Düşünürüm de onu görseniz ne derdiniz kim bilir! Garip e tekerlemeleri vardır onun. Tekerleme de denilmez ya ona, bana yalnızca çocukluğumda anlayamadığımı sandığım ve hâlbuki içime işleyen namelerdir bunlar.

Aynen şöyle derdi benim küçük arkadaşım: " Ay'a gururla Güneş'e öfke ve utançla bakarım. Güneş, kahkaha atar; Ay, sırtımızı sıvazlar."

Onun bana bunları zikrettiği günün gecesi epey düşünmüştüm bu kelamların anlamını. Günbatımını izlerken ve de bir sabah ötede başlayacak olan gün onun yanında soluklanacağımı da düşünürken...

Bir ertesi gün ona Güneş'e neden öfkeyle baktığını sorduğumdaysa bir öfkedir bendeki alıp başını gitmişti. " Ay'a sevdiğim ışığını o verirmiş de ondan. Ona öfkeyle bakıyorum ama o bana kızıp Ay'ı da ışığını da almıyor benden," demişti beyefendi.

İlk kez o anda aslında ne kadar küçük olduğumuzu anlamıştı benim karışmış kafam. Dediğini anlamıştım da belki benim en iyi dostuma beslediği öfkeden anlamamış gibi davranmayı tercih etmiştim. Yine aynı günün sonunda ona gardımı almaya karar vermişken onun Güneş'i sevmesini dilemiştim başımı yastığıma koyarken. Çocukluktur ya işte...

Ben onu son kez görene dek de aynı cümleleri fısıldadı kalbime, oysa ben fısıldamak yerine ona her seferinden seslice Güneş'i anlatırdım. Hoş ya, şimdi olsa yine aynı şeyi yaparım. Dediğiniz gibi ben Güneş'i çocuklukta da çocukların yanında da severim.

Yalnız beyefendi, onu son gördüğümde kelimelerindeki kararlılık bir başka kelimelerdeydi. Titrekçe söyleyeceğini sandığım o kelamlar, ona has bir kararlılıkla çıkmıştı dilinden.

" Güneş'e öfkeli değilim, ona öfkeyle bakmıyorum. Böylece ona utanç da duymayacağım. Senin de istediğin gibi öfkem bir daha asla ona olmayacak," demişti. " Ay'a ışığını verdiği için..."

Sorunuzun cevabı bu mudur bilmem ama beyefendi, muhakkak ki benim küçük arkadaşımın da payı var bunda. Belki de o benim dostumun varlığını kabullenirken ben de onun dostuna bir armağanda bulunmuş oluyordum böylece. Beni Ay'ı Seven Küçük Kız'a götüreceği için günbatımı, beni Ay'a götürdüğü için.

Yalnız sadık dostum alınmasın lütfen, hiç kimse tutmayacaktır onun yerini. Sebebi bu değildir belki de yine dediğim gibi, benim bu eylemim yalnızca küçük dostumu anmaktan geçer...

Uzaklarda bir yere götürdünüz beni beyefendi sorunuzla. Gerçi öyledir ki gizli tutmaya karalı olduğunuz kimliğiniz de beni uzaklara götürür. Dağınık bir odada, ince bir zarfa bakma ihtimalinize... Çamurlu ayak izlerine ayaklarınızın eşlik etmesine...

Sağlıktır dileğim sizin için, bu fırtınalı havanın savurduğu yapraklar arasında...

-Meyra "

Mektubun son harfini yerleştirdiğimde tabloya, derin bir nefes verdim yahut da iç çektim. Eve gelir gelmez kaleme aldığım mektubaydı, bu derin iç çekiş.

Bulutları arasından pek az olmakla birlikte gözüken dostumla birlikteydim, elimdeki kalem masaya yerleşirken. Tarifsiz ve yakıcı bir hissin ortasında kalmıştım. Oysa benim arzuladığım dostumun yakıcı ışıklarıydı. Beyaz tenimi kızartan ve bende iz barakan ışıklardan bahsediyorum. Onların özlemi, içimdeki merak duygusuyla bir oluyor.

Düşünceler silsilesi içinde mektubu sarı zarfın içine yerleştirdiğimi, bilmiyorum. Lakin genç adamın elinde gördüğüm sarı zarf ile elimdekinin aynı olduğunu hatırlıyor olmamanın içime koyulan duyguların ne denli şiddetli olmasını sağladığını biliyorum.

Kömür saçlı, rahat giyinmiş bu adamın benim saksılarımı durakları yapan Beyefendi olmasını düşündükçe yerimde kıpırdanıyorum. Onu daha önce hiçbir fiziksel özelliği ile düşünmediğimden de şaşkınım. Demek kara trenler gibi kara saçları var...

Mektup arkadaşımı... Ben o gün onu görmenin heyecanıyla ve çelişkisiyle yanıp kavruldum. Ne hoş ve ne sancılıydı! Her şeyiyle kara trenler gibiydi. Umut ve özlemin dansı, gürültünün ve huzurun savaşı... Onu görmenin, onu görme düşüncesinin, içimdeki kız çocuğundaki etkisiydi bu. Yanılmadığımı bugünde anlıyorum. O kara bir trene benziyor.

Bölüm Sonu.

🌅 Karışık bir bölüm. Fikirlerinizi ve sorularınız belirtiniz. Kafanızı karıştırıp daha açık olması gerektiğini düşündüğünüz yerleri de. Sevgiler...

|Güneşiniz hiç batmasın ama günbatımı da hep sizinle olsun|

Kalbinizin içindeki şeyleri sevmeye devam etmeniz dileğiyle...

- ElKA

Balkon Mektupları [ Final ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin