Bölüm 11; Vaktimiz Olurdu

98 10 300
                                    

         Çünkü farklısınız. Yumruğunuz kadar olup içindekilerle ele avuca sığmayan kalbinizle, bir tebessümünüzle, bir bardak sıcak çayla bile mutlu oluşunuzla farklısınız. Söyleyin ama neden? Neden bu kadar yakınken çok uzaksınız?

| Vaktimiz Olurdu |

" Beyefendiye,

Dallar beyefendi, dalların kırılmasının ne demek olduğunu bilmem ben. Çünkü bana öyle gelir ki her zaman bir dal vardır tutunmaya el verişli olan.

Yeryüzüne bakmalıdır insan, beyefendi. O zaman aradığı dalın onlarcasını görür. Yalnız kalmış kaldırım taşları, sevgiye muhtaç birkaç canlı, neşesi neşemiz olacak çocuklar, kızıl gelinlikli Güneş...

Her yerde bir dal vardır tutunmak için, yeter ki bizler tutunmak isteyelim, tutunmasını bilelim...

Yine anlarım sizi beyefendi. Lakin inadınızı anlamam. Benden her seferinde af dilemenizi anlamam. Ben beyefendi, Güneş ile olan zorunuzu anlamam. Sorunuzun cevabı da şudur beyefendi, Güneş kahkaha atarken bir başkasının kahkahasına takılıp kalabilirim. Güneş parlarken bir çocuğun gülümsemesini Güneş'e tercih edebilirim.

Ardına ardına sıraladığınız " neden " sorularına gelecek olursak, beyefendi...

Okuma yazmayı öğretmek bir çocuğa, ona yeni bir yaşam kılmaktır. Ona yeni bir dünya vermek, ona yeni ve eşsiz dünyaların kapısını aralamaktır. Onu somut resimlerden alıp harflerin yan yana gelip oluşturduğu soyut bir resme bırakmaktır.

Her çocuk yeni bir dünyayı, aralanan yeni kapıları hak eder. Bu yüzden bu denli önemli benim için...

Şayet bir çocuğa okuma yazma öğretmek, onu geleceğe yetiştirmek için çalışmıyor olsaydım edebiyat öğretmeni olmak isterdim beyefendi. Doğruları yazar, gerçeklerle sözcükleri dans ettirirdim. Karşımdaki minik zihinlere de kalemlerini hakikat için kullanmalarını öğütlerdim.

Ya da beyefendi, tarih öğretmeni olmalıydım ben. Savaşları çekilen acısıyla yansıtırdım. Perdeyi sıyırır, o vahşeti her şeyiyle anlatırdım. Saklamazdım, beyefendi. Gelecekten geçmişi saklamazdım. Geleceğe, geçmiş bir tekerrür diyemezdim.

Olmadı beyefendi, bu yaşamımda doğruları yazamadım ama doğruları yazanları bekledim hep. Belki yazılarının virgüllerine selam ederim diye.

Tarihi doğrusuyla anlatamadım. Kulaklarımın gerçek öyküleri dinleyeceği zamanı bekledim. Lakin ne doğruları yazan birinin yazdıklarına tanıklık edebildim ne de gerçeği anlatan birinin sesini işitti kulaklarım...

Yani beyefendi, öğretmenlik dışında bana açılmasını istediğim diğer tüm kapılar da yine öğretmenliğe çıkardı. Çünkü çocuklar, gençlik bir geleceği oluşturur. Gelecekte payı olacak onlarca minik zihne doğru şeyler aşılamak olmalıdır benim görevim.

Sorularınız cevap buldu, beyefendi. Fakat benim sorularım, onlara ne olacak?

Siz kimsiniz beyefendi? Neden saksılarımı rahatsız ettiniz? Niçin Güneş bu denli rahatsız ediyor sizi? İnkâr etmeyin, anlayabiliyorum. Bir öfkeniz var Güneş'e karşı. Öyle ki ona olan küçük sevginizi bana armağan edecek kadar büyük bu öfke.

Dilinize bir türlü gelemediğini söylediğiniz kelimeleri taklit ediyor, kelimelerim. Bir araya gelemiyor ve zihnimi kurcalayıp duran onlarca soruyu şimdilik oluşturamıyor...

Mektubuma bir günbatımı vakti vereceğinizi bildiğim cevabı bekliyor olacağım, beyefendi. İyi kalın...

- Meyra "

Balkon Mektupları [ Final ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin