Sabahın erken saatlerinde, Trousdale Estate'e mavi bir kamyon geldi. Yaklaşık üç aydır boş olan büyük evin yeni sahibi, siyah arabasıyla bu mavi kamyonu takip ediyordu. Amerika'nın farklı köşelerinde yaşamayı denemişti, şimdi de Beverly Hills'te yeni bir düzen kurmaya çalışacaktı.
Bazı oyuncular, şarkıcılar, iş adamları ve siyasetçiler gibi ünlü insanların yaşadığı Trousdale Estate'in Drury yoluna girdiğinde yavaşladı. Kamyon iki yanı palmiye ağaçlarıyla kaplı olan yolda, krem renkli evin girişinde durdu. Etraftan geçen insanlar merakla o tarafa bakıyor, evin yeni sahibini görmeye çalışıyorlardı.
Kamyonun hemen arkasında duran siyah arabanın içinden çıkan adam; gündemden hiç düşmeyen, aksiyon filmleri ve son zamanlarda çıkardığı olaylarla herkesçe tanınan Louis Tomlinson'dan başkası değildi.
Bu sırada karşıdaki evin üst katında pencereden dışarıyı izleyen sarışın çocuk, ünlü oyuncuyu görür görmez büyük bir heyecanla merdivenlerden aşağıya koşmaya başladı. "Baba! Yeni komşumuzu gördüm!"
"Öyle mi?"
Çocuk merdivenlerden tamamen inip evin giriş antresinin sağındaki salona girdi. "Bir oyuncu vardı ya, White Blood'da oynamıştı. Mavi gözlü, kahverengi saçlı."
"Kötü rolü oynayan mı?"
"Evet! O. Tanışmaya gidebilir miyiz?" İsteğinin kabul edilmesini umarak iyice babasına yaklaştı, yüzünü ona yaklaştırıp yeşil gözlerinin içine baktı.
Harry elindeki kitabı kenara bıraktı, okuma gözlüğünü çıkarıp masaya koydu. "Olmaz, Marvin. Kahvaltımızı yapacağız, sonra okula gideceksin."
"Lütfen, Hazzle Bizzle?"
"Hayır, Marvle Bizzle."
Marvin tatlı lakabı kullanarak da izin almayı başaramayınca ofladı. Bir yandan da gülüyordu çünkü Harry'nin kendisine Marvle Bizzle demesine bayılıyordu. Harry de onun gülüyor olmasına tebessüm etti, düz sarı saçlarını karıştırarak onu sevdi. "Ne tatlı olmuşsun sen!"
"Saçımı bozdun! Bebek sever gibi sevmesene!"
"Zaten bebeksin!" dedi Harry onu kendine çekip sarılırken. "Benim minik bebeğim..."
İkisi sarılıp gülüşürken, evin tek çalışanı olan Beatrice elinde tepsiyle odaya girdi. Tamamen hazırlamış olduğu yemek masasının üstündeki boş yere tepsiyi koyup "Çayınızı getirdim." diye bilgilendirdi.
"Teşekkürler Beth!" dedi Marvin coşkuyla zıplarken. "Saçımı düzeltip geleceğim!"
Harry "Saçın zaten düzgün..." dedi ama Marvin onu dinlememiş, banyoya doğru koşmaya başlamıştı bile. "Dikkat et düşme!"
"Bebek değilim, sekiz yaşındayım!"
Harry de yemek masasına doğru yürürken "Benim için her zaman bebek olacaksın." dedi. Sandalyesine oturdu, Beatrice'in fincana çay doldurmasını bekledi. Ellili yaşlarında olan kısa boylu kadın çayları ve su bardaklarını doldurup kahvaltı tabaklarına sıcak krepleri koyduktan sonra "Başka bir isteğiniz var mı?" diye sordu.
"Hayır, teşekkür ederiz."
"Afiyet olsun."
Beatrice salondan mutfağa giderken Marvin banyodan çıktı, giderkenki gibi koşuşturarak salona dönüp yemek masasındaki yerine yerleşti. "Peki şu oyuncuyla ben okuldan dönünce tanışabilir miyiz?"
"Marvin, onun nasıl biri olduğunu bilmiyoruz ve birileriyle konuşmaktan hiç hoşlanmadığımı biliyorsun bebeğim. Zaten adam bütün gün ev taşımayla meşgul olacak. Daha sonra, tamam mı?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
THERE YOU ARE
FanficÖlen bir yakının yasını tutarak kendini her şeye kapatıp içten içe yaşlanmış bir insan ve genç yaşta ünlü olmanın verdiği ağırlıkla kendini alkole vermiş bir oyuncunun hayatları; tam kopma noktasında kesişti.