Biraz utandım doğrusu arabada bir süre sessizlik oldu ama benim aklıma Namjoon'un düşüp üstüne su döküldüğünü söyledikleri an geldi ve gülmeye başladım. Namjoon merakla bana bakıp soru sorsa da söylemedim.
"Yah! Min haksızlık söyle artık yoksa seni yol kenarında bırakırım."
"Ahahaah tamam ajumma senin düşüp üstüne su döktüğünü söyledi gözümde o anı canlandırıyordum da çok komik ve tatlı olmuşsundur. Ahahaha"
"Haha! Çok komik." diyerek biraz sinirli konuştu ama kızmadı da. Bende bu haline gülüp yola odaklandım.
____
Kafede oturmuş arkadaşımın gelmesini bekliyordum. Ji Chang-Wook. kendisi benim üniversiteden arkadaşım. Mezun olunca yurt dışına çıkmıştı. Geri gelince benle buluşmak istediğini söyledi. Çok yakışıklı biri kızlar hep peşinde koşardı o da benim peşimde koşardı çünkü ben diğer kızları bir güzel postalardım.
O da bana hep minnet duyardı çok komik. Aslında kendisi ile aramda 5 yaş var ama 2. kez üniversite okumak istemişti. Kim ister ki? Ama o seviyordu. Üniversite hayatını bırakmak istemediğini söylemişti bana.
"Min-Young!" kapıya baktığımda onu gördüm bana el sallıyordu.
Çok güzeldi onunla oturup eski anılardan bahsettik.
"Şirkete geri dönemem gerek çıkış saati yaklaşmış 2 saatlik izin almıştım."
"Ben bırakırım seni yolda biraz daha konuşuruz." onu onaylayıp oradan çıktık. Şirket yakın olduğu için yürüyerek gelmiştim, şimdi ise yürüyerek gidiyordum. Bizimkileri giriş kapısında gördüm. Şirket için poz veriyorlardı sanırım.
Beni gördüler ama bir iki poz daha verdiler ve aralarında bir şeyler konuşmaya başladılar. Kulak kulağa konuşuyorlardı bir bana birde Wook'a bakıyorlardı. Sonra buraya gelmeye başladılar ama öyle bir geliş yok. Wook kaç. Hatta birlikte kaçalım. O ne öyle adam öldürmeye gelir gibi. Biraz tedirgindim doğrusu.
Diğerleri öldürücü bakışlar atarken- gerçi onlara neyse de- Tae, wook'u hatırlamış olacak ki bir süre yüzüne baka kaldı. Joon ise yine o meşhur sinirli ifadesini takınmıştı.
"Taehyung benim Wook." Tae gülüp sarıldı. Diğerleri de şaşırdı ama Namjoon hala sinirli duruyordu.
"Nasılsın? Özlettin kendini." Bunu demesi ile herkes gülmeye başladı biri hariç. Namı diğer Namu.
"Evet ben de Min-Young'u özlediğim için gelmiştim." uff Namjoon'un bakışlar bakış değil. Sakin kalmaya çalışır gibi bir hali vardı. Gerçi neden sinirleniyorsa? Sonuçta arkadaşım!
Tae diğerlerine dönüp tanıştırdı.
Tae-"Bu Minniemin üniversiteden arkadaşı Wook. Kendisi Min-Young'a takıktı asla peşinden ayrılmazdı. Hatta bir keresinden bana 'Hyung onu çok seviyorum ama o beni görmüyor' diye ağlamıştı. Ahaha ne günlerdi ya." Ne?
Wook-"Hyung Min-Young duydu seni ah ne yapacağım." diyerek bana döndü ama çok tedirgindi ellerimi tutup yüzünü yere eğdi. ne düşünmem gerek? Tek erkek arkadaşım oydu ve o da bana aşıkmış. Bu açıkçası beni üzdü çünkü onunla yakin arkadaş olduğumuzu sanıyordum.
Wook-" Min-Young ben.. b-ben seni seviyorum." sıçış dedikleri nokta bu olsa gerek. Gözümün içine bakmaya başladı. Sanırım onu kırmadan cevap vermem gerek ama ne demeliyim ki?
"Ben-" Namjoon bir anda ellerimizi ayırıp beni kendine döndürdü.
Nj-"Onu seviyor musun?" diyerek sordu bana telaşla.
"Evet ama-" dediğim de sözümü hılza yarıda kemsişti.
Nj-"Ama ne? Min ama ne?"
"Arkadaşım o benim daha ileri düşünmedim."
Nj-"Düşünme de zaten." dişlerini sıkarak sessizce konuştuğu için kaşlarım çatıldı.
"Efendim?"
"Yok bir şey demedim." diyerek bakışlarını arkasına çevirdi.
Woo-"Bize bir şans tanıyamaz mısın? Amerika'ya gideriz güzel bir hayatımız olur." ona dönüp tam bir şey diyecekken Namjoon konuştu sinirinden ödün vermeden.
NJ"Kız istemiyorum dedi kardeşim hadi ikile." dediğin de sinirden patlamak üzere olduğu belliydi.
Wook-"Sen ne karışıyorsun sende seviyorsun onu demi?"
Nj-"Evet çok seviyorum. Git şimdi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RM Big Boss (Tamamlandı)
AdventurePatron ve sekreter arasında geçen küçük çaplı maceraları anlatan kısa bir hikaye.. Namjoon- "Hayır Min-Young benim sekreterim yani bana emanet."