Şu anda saat gece 1 ve o hala çalışıyor. Nerden mi biliyorum odamda ki kameradan yan odanın ışığı açık olduğu gözüküyor. Yani orda ve bende saçmalamayın tabi ki de filim izleme bahanesi ile ağlamıyorum. Nutella kaşıklayıp ağlıyordum evet. İçeri abim girdi. Telaşla yanıma geldi.
"Ne oldu?"
"Filim çok dokunaklıydı ondan."
"Filim polisiye." Doğru.
"Ama onun sevdiği çocuk dövülüyor."
"Hayır gayet de o diğerlerini pataklıyor gibi."
"Pataklanan kişi bahsettiğim kişi belki nerden biliyorsun."
"Az önce filmi bana lazım diyerek alıp gittin. Son sahnesini kaçırdım senin yüzünden."
"Tamam doğru peki neden bu zamana kadar bir şey demedin."
"Konuyu çarpıtma hem neden ağladığını biliyorum."
"O zaman neden soruyorsun?"
"Muhabbet edelim diye. Bak ağlaman kesilmiş bile." doğru artık ağlamıyorum. Nasıl yön vereceğini iyi biliyor. Yatağın içine gerip sarıldı bana. Fly Me To The Moon adlı şarkıyı bana söyledi. Bu sıralar favorim.
____
Bu gün bir toplantı var ve bende bu yüzden daha özenli giyindim. Havalar iyice sıcakladığından açık giyindim.
Şirkete geldiğimde bir zombi ile karşılaştım desem yeridir. Sabahlamış yuh.
"Yah! Neden açık giyindin." Ağzımdan sınır dolu bir 'hah' çıktı daha çok nefesimi dışarıya vermişim gibi. Cevap bile vermeden yerime geçtim. Bu çocuk gülüşünü kaybetmiş ama hal, hareket ve mimikleri yerinde duruyor.
"Şimdi sana bakanlarla da uğraşacağım." kısık sesle söylese de duydum ama duymamış gibi yaptım. O na ne! Kendisi dedi seni kullandım diye. Üstelik hala nişanlı lan onun yanına gitsene. Yaptığı işi masama koyup bilmişlik bir eda ile konuştu.
"Sende biliyorsun ki bu verdiğin iş 2 güne anca biter sen bile bu kadar hızlı yapamazsın. O yüzden gereksiz yere beni kovamazsın." Haklı gerek zaten yok artık umurumda değil. Karşımda dikilmiş yine boş konuşmasına devam ediyordu tabi.
"Tamam eve gidebilirsin."
"Haksızlık kovamazsın."
"Kovmadım sabahlamışsın şirkette bayılırsan masrafları bizden isterler."
"Olmaz seni bu hâlde tek bırakmam."
"Hah! Sana ne kardeşim kendi işine bak."
"Olmaz ben senin sekreterinim."
"Evet bu yüzden ayağını denk al."
"Çık-çık-çık neyse ee sırada ki görevim ne?"
"Eve gidip uyumak."
"Beni düşündüğün için sağ ol sevgi-" şok olmuş bir şekilde ona bakıyordum. O da benden farksız pot kırdığının farkında salak.
"Duymamış gibi yapacağım."
"Ağzımdan kaçtı."
"yeter git artık." hayret gitti gerçekten oh be.
____
Tae Çocuklar ile tatile gitti. Beni de çağırdılar ama hasta olduğumu söyledim. Hiç havamda değilim. Tae beni yalnız bırakmak istemedi ama bir şekilde hallettim işte. Şimdi ise evde tek ne yesem diye düşünüyorum. Çok açım ama çok yorgunum. Evin kapısı çalınca açtım. NAMJOON?
"Evde tek kalamazsın." diyerek elinde ki poşetlerle içeri girdi.
"Bende evde tektim bu yüzden bana yemek yapar mısın?"
"POLİSİ ARAMADAN HEMEN EVİMDEN DEFOL."
"Sadece yemek istedim."
"Çok salaksın. Eski sevgilinim ben senim en son gideceğim hatta hiç gitmeyeceğim birisin. Anladın mı? Şimdi git nişanlın yapsın ne yapıyorsa." Yanıma gelip dibimde durdu. Kokusu ah onu çok özledim. Ama dik durmalıyım. Yaklaştı. Neden gidemiyorum. Konuşurken nefesi dudaklarıma değiyordu.
"Madem senin için bir hiçim neden geri çekilmiyorsun?" Onu ittim ve kapıyı gösterdim. Eline eldiven takıp lavaboya geçti.
"Ah bu bulaşıklar neden bu kadar birikmiş ki?"
Anahtarları alıp bir hışımla evden çıktım. O gitmez ise ben giderim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RM Big Boss (Tamamlandı)
AdventurePatron ve sekreter arasında geçen küçük çaplı maceraları anlatan kısa bir hikaye.. Namjoon- "Hayır Min-Young benim sekreterim yani bana emanet."