Telefonuma gelen bildirim sesi ile uyandım. Namjoon yazmış 'Konuşmamız gerek' diye. Bana ne!
Tae'nin kıpırdanması ile ona taraf döndüm. Bana bakıyordu. Ellerini yanağının altına birleştirmiş bir şekilde bende aynı şekilde uzanıp ona baktım.
"Minnie, Namjoon'un babası nişan davetiyesi yollamış. Gitmez isek ayıp olur. Şirketin kurulmasında yardımcı olan oydu."
Aklım ahlak bullak. Ağzımı bile açamadım.
"Tamam abi gidelim." başta şaşırsada ona gülümsediğimde beni kendine çekip saçıma öpücük kondurdu.
"Kardeşim çok güçlü." Keşke öyle olsam. İçten içe yıkılmasam.
"Öyle mi? Ben pek emin değilim."
"Büyük bir acı içindesin biliyorum ama dışarı vurmuyorsun. Bu güçlü olduğunun en büyük kanıtı."
"Teşekkür ederim."
"Ne için?"
"Beni bırakmadığın için."
"Asla! Asıl ben teşekkür ederim."
"Ne için?"
"Bu kadar güçlü olduğun ve geri kalan milyon neden için. Hepsini tek tek sayamam ama." Kıkırdayıp ona daha çok sokuldum.
____
Namjoniee'nin davetine gidiyoruz. Yupiie. Hah öyle bir giyindim ki bizim 6 çocuğun da ağzı açık kaldı. Hahaha! Abim başta itiraz etse de öyle bir bakış attım ki yavru köpek gibi geri çekildi. Kavalyem ise 6 kişiydi. Hiç mi birinin kız arkadaşı olmaz. Ah ben bunlara acilen birilerini ayarlamalıyım.
İçeri girdiğimde tüm gözler üzerimizdeydi. E tabi koskoca şirketin patronları bir arada heyt. Bu aralar fazla öz güvenli oldum. Neyse.
Namjoon'u gördüğümde bana baktığını fark ettim. Büyülenmiş gibiydi. Üstündekiler göz alıcıydı. Ama benle randevuya çıkarken bile daha güzel giyinmişti. Nişanlısı da sinirle bakıyordu. Kız onu dürtünce kendine geldi beyefendi. Namjoon sekreterim olsa da şirkette hissesi var o yüzden yanımızda oturacakmış. Ama konuşmak için sahneye çıktı.
"Bildiğiniz üzere kendi şirketimde sekreter olarak çalışıyorum. Patronum sağ olsun beni hiç uğraştırmadı. Kendisinin dansta yetenekli olduğunu öğrendiğimde tango kursuna yazıldım ve şimdi ilk dans için onu sahneye çağırıyorum."
Tae ne olursun sakin ol.
Herkes alkışlamaya başlayınca korkak adımlar ile piste yöneldim. O ise sırıtarak elini uzattı.
Ben küçüklüğümden beri hep dans ederdim. Piyano çalmak ise zaafımdı ama annem ölünce hiç birini yapmadım. Ama esnekliğimi de kayıp etmedim. Şimdi uzun zaman sonra yine sevdiğim adam ile dans edeceğim. Ortada;
Sevgi, Nefret, Kin, Tutku ve özlem var.
Tangoda olması gereken her şeyi barındırıyor.
Elimi usul ile onun eli ile birleştirdim. Nasıl bakıyor bilmiyorum çünkü sadece ileriye bakıyorum. Bir eli belimi bulunca bende elimi omzuna koydum. Eli belimi yakıyordu. Onu o kadar özlemişim ki...
Müzik başlayınca bir adım attık sonra diğer ve bir diğer adım daha. Dansımız giderek hızlanırken sadece gözlerine odaklandım.
Oda büyük tutkulu ve özlemle bakıyormuş gibi gözlerime bakıyordu. Numaracı pislik. Gözlerimde kaybolmak istiyor sanki. Ama değildi. Çünkü o başkasını seviyordu.
Haraketlerimiz giderek hızlanırken kalbimin bedenimi terk edeceğini düşünmeye başladım. O kadar heyecanlıydım ki birisi gelip bana tüm dünya sadece senin adını haykıracak dese bu kadar heyecanlanmazdım. Göğüsüm hızla inip kalkarken sırada herkesin şaşıracağı o hareketi yapmaya gelmişti. Beni döndürdüğü esnada bacağımı onun bacağının üstüne attım. Dudaklarında yamuk bir gülüş belirdi. Diğerini kaldırınca herkesten alkışlar ve ıslıklar koparken Namjoon şaşırmış bir halde bana bakıyordu.Son hamleyi de yapınca nefes nefese kalmıştık. Nefes alış verişlerimiz birbiri ile çarpışıyordu. Anlını anlıma yasladı.
"Bu kadar se*y olduğunu bilmiyordum." Eli ile bacağımı okşamaya başladı. Fazla ileri gidiyordu. Hemde çok fazla. Bende buruk bir gülümseme ile cevap verdim.
"Bilseydin yanımda durur muydun? Terketmezdin beni dimi? Seni ben terk etmişim gibi dibimde dolanmaktan vaz geç." elini aniden çekip bir iki adım geriledi. Şaşkın ve üzgün bir şekilde bakıyordu. Bende diğerlerinin yanına gidip Yoongi'yi kaldırıp bahçeye götürdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RM Big Boss (Tamamlandı)
PertualanganPatron ve sekreter arasında geçen küçük çaplı maceraları anlatan kısa bir hikaye.. Namjoon- "Hayır Min-Young benim sekreterim yani bana emanet."