"Doğum günün kutlu olsun."
"Teşekkür ederim." yavaşça geri çekildiğin de kendine has kokusu da uzaklaşmıştı. Gözlerimi açıp baktığım da kaşlarını çatık gördüm. Gene ne bok yedim!
"Neden yüzün asık? Bugün mutlu olmalısın." cevap vermedim. Elimi tutup beni de ayağa kaldırıldı.
"Hadi gel." diye diğer elimi bırakınca merakla ona baktım. Neden elimi tutuyor ki şimdi?
"Nereye?"
"Sana hediye alacağım." bu çok hoş bir düşünceydi ama bunu da kabul edemezdim. Sonuçta o benim sadece patronumdu ve ben normalde de doğum günü kutlamayı sevmezdim.
"Gerek yok gerçekten." diye diğer elimi sallayarak itiraz ettiğim de gözlerini kısarak baktı.
"Tae'den kabul ettin ama. Kabul etmezsen kovarım!" Bunu cidden yapar mıydı? Yapardı tabi niye yapmasın? Ama niye hediye almak için bu kadar ısrar etsin ki yani ona neydi ki?
"Tehdide bak. Mafya filan olmak istersen. Hani diyorum ilk günden batar ya da ölürsün. Ona göre dikkat et." kahkaha attı. Şu kötü adam gülüşlerinden böyle elini karnına koyarak. Noel babayı da andırmıştı biraz. Ama çok tatlı görünmüştü psikopat gibi gülse de.
"Tüh Planım suya düştü desene!" elimi hala tutarken dışarı çıktı. Elimi çekmeye çalıştım ama bırakmadı. Arabaya kadar çok sıkı bir şekilde tutuyordu elimi. Beni arabayı oturtup kendisi de sürücü koltuğuna geçmek için arabanın önünden dolandı.
Demin odaya sürüklenirken el ele dışarı çıkmamız ise kesin şimdiden dedikodu sitelerine yayılmıştır. Yol boyu ikimizden de çıt çıkmadı. Bir mağazanın önünde durunca hala neden bu kadar ısrar ettiğini sorguladım. Arabadan inip yanıma geldi. Ben de onu izliyordum.
Kapımı açtı ve elimden tutarak beni dışarı çıkardı. Başta çıkamadım çünkü kemerim takılıydı. Kaşlarını çatıp bana bakınca kemeri gördü ve 'haa' diyerek eğildi ve kemeri açtı. Evet her şey saniyelikti ama kokusu burnuma dolmuş ve kalbimi hızlandırmıştı. Hangi erkek bu kadar yakınımdayken kalbim depar atmaz ki zaten?
"Neden buradayız?" dediğim de hala oyuncak bebek gibi sürüklenmeye devam ediyordum.
"Hediye alıyorum işte."
Görevli bayan-"Hoş geldiniz." diye orta yaşlarında güler yüzlü bir bayan gelince istemsiz gülümsedim. Annem de onun yaşlarındaydı öldüğü zaman. İçimi burukluk kaplarken kafamı sağa sola salladım ve gözlerim de biriken suyu geri göndermek için kırpıştırdım. Şimdi sırası değildi. Ben güçlüydüm!
Nj-"Merhaba arkadaşıma güzel bir elbise almak istiyorum. Ama sade günlük bir şeyler olsun lütfen." arkadaşım demesi beni biraz germişti çünkü patronumla çok yakın olduğumuzu düşünmeye başladım. Bu yanlış bir şeydi çünkü.
GB-"Peki efendim koltuğa geçin isterseniz ben size bir kaç model getireyim." dedi ve gitti. Namjoon da beni koltuğa oturttu ve o da hemen dibime oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RM Big Boss (Tamamlandı)
AventuraPatron ve sekreter arasında geçen küçük çaplı maceraları anlatan kısa bir hikaye.. Namjoon- "Hayır Min-Young benim sekreterim yani bana emanet."