Kapı çalınınca Jin gir komutu verdi. Namjoon başını biraz çıkartarak konuştu.
"Min girebilir miyim?"
"Hayır!"
"Peki!" diyerek kapıyı kapattı.
Ama içeride. Ne?
"Hayır demiştim."
"Bende Peki demiştim."
"Laf ebeliği yapma git."
Jin- "Ben sizi yalnız-."
"Onu da al." diyerek yatağın içine girdim. Sesim kısık ve cılız çıkmıştı Boğazımda ki yumru geçmiyordu. Ağladığımı görmemeli. Pikenin içinde sırtımı ona döndüm.
Gözümden akan yaşları elimin tersi ile sildim.
Bir süre sonra sıkıntılı bir nefes verdi. Off gitmemiş. Yatağımda haraketlilik hissetmem ile pikenin bir kısmı havalandı. Arkadan belime sarılında kas katı kesilmiştim anında. Nefesim ise yarıda kesilmişti. Yine benden bağızmsız ağzımdan çıkan kelime ile sesime içimden küfür savurmuştum."Sana git dedim." diyerek ellerini açmaya çalıştım ama bir türlü olmuyordu. Omuzumda hissettiğim dudakları ile bütün vücudumun giderek gerildiğini hissediyordum.
"Min seni ç-çok özledim sevgilim." sesi titrek ve ağlamaklı çıkmıştı.
Şok olmuş bir şekilde arkamı döndüm. Ağlıyordu! Ah sevgilim ama ben sana nasıl karşı koyacağım ki? Elimi yanağının üstüne koyarak göz yaşını sildim. Gözlerini kapattı."Sende seviyorsun beni." kısık sesle söylemişti. Alınlarımızı birleştirdi.
"Bunun bir önemi yok artık biz diye bir şey yok çünkü." kafasını sağa sola çevirmesini anlımda hissetmiştim. İkimizin de gözleri kapalıydı. Yani onunki de kapalıdır herhalde. Görmüyorum sonuçta.
"Hayır." bu sefer neredeyse duyamayacağım şekilde söyledi. Giderek mayıştığımı hissediyordum. Zor da olsa konuştum. Çaresiz bir şekilde son kelimlerimi söyledim.
"Git... Lütfen." ellerini çekip ayağa kalktı. Boşluğa düşmüş gibi hissettim. Vücudum anında titremişti. Arkamı döndüm yine.
"Geri geleceğim seni asla bırakmayacağım Min. İyi geceler sevgilim."
İyi geceler Namu...
____2 saattir olduğum yerde kıpırdanıyordum ama gözüme uyku dahi girmiyordu. Yağmurun sesini duyunca bir nebze dahi olsa kendimi iyi hissettim. Ayağa kalkıp Tae'nin odasına gittim. Deli gibi uyumuş şapşal. Bir şekilde kendime yer açıp uyumaya başladım.
____
Evden çıktığımda Namjoon arabama yaslanmış beni bekliyordu.
Yüzüne bile bakmadan arabaya bindim oda yanıma geçti.
"Günaydın sevgilim." konuşmalarına kulak asmadan yola odaklıydım direk.
"..."
"Şarkı söylemek ister misin?"
"..."
"Başın ağrıyorsa masaj yapabilirim?" Sustukça durup yine konuşuyordu.
"..."
"Seni çok seviyorum."
"YETER!" ani çıkışım ile biraz korktu ve yüzünü astı. Yola bakarak konuştum.
"Yeter! Artık bırak anlamıyor musun? Bitti! Biz diye bir şey yok."
"Dün yemek yaparken elimi kestim canım çok acıdı."
"Bırak artık beni." Omuzlarımı düşürdüm
"Saçımı boyatmayı düşünüyorum sen ne dersin sevgilim." Hala umursamadan konuşuyordu.
"Yoruldum artık"
"Sinemaya gidelim mi? Korku filmi izlerken bana sarılırsın filan güzel olur ne dersin. Ben aslında korkarım ama sen yanımdayken güçlü hissediyorum." Kırmızı ışık yanınca durdum hala konuşuyordu. Konuyu neden saptırıyor ki?
"Ne zaman tatile gideriz?..." hala konuşmaya devam ederken ona baktım.
Ağlıyor muydu? Ona bakınca güldüp göz yaşlarını saklamaya çalıştı. Bu kadar mutlu konuşurken ağladığını belli etmemesi nasıl mümkün olur ki? Gözlerim doldu ve sesim çatallı çıktı. Işık yanınca yine yola bakarak konuştum.
"Namjoon bitti harap etme artık seni ve beni yapma bunu."
"1.'si Namjoon değil Namu. 2.'si seni ve beni değil bizi. 3.'sü sen unutsan da ben bu kısa süreli bir birlikteliğimiz olsa da sensiz nefes dahi alamayacağımı anladım. Ne yaparsan yap bırakmam seni." Sinirle gözüne bakarak konuştum. Çattığım kaşlarım ile.
"O zaman kendini yıpratmaya devam et. Çünkü ben halimden memnunum. Peşime takıl kabul ama benimle asla konuşma, yanımda ağlama, sevgilim deme."
"Tamam sev-" sustu. Sadece yola baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RM Big Boss (Tamamlandı)
AdventurePatron ve sekreter arasında geçen küçük çaplı maceraları anlatan kısa bir hikaye.. Namjoon- "Hayır Min-Young benim sekreterim yani bana emanet."