Arjantin- Buenos Aires- Recoleta Mezarlığı
(5 Yıl Sonra)
"Seni özlemekten asla bıkmayacağım. Eğer bir gün bunu yaparsam kendimi asla affetmem, affedemem. Buraya seni ne kadar sevdiğimi ya da özlediğimi anlatmaya gelmedim. Çünkü başlarsam susamayacağımı ikimizde biliyoruz."
Kendi kendime gülüp etrafa bakındım. Sabahın ilk ışıklarından beri dikkat çeken sis bulutları adeta her yeri kaplamıştı. Öyle ki mezarlığı çevreleyen ağaçları bile sarmış olması beni korkutuyordu. Beyaz mermerin soğukluğu beni birkaç gün sonra hasta edecek olsa da buna değerdi.
Ona değerdi.
Şu beş yıl içinde herşey değişmişti. Annem ve babam İspanya'da ki büyük bir şirket ile anlaşıp ortaklık kurmuşlardı ve oraya yerleşmişlerdi. Her gün arayıp Ancelica'yı sormayı ihmal etmiyorlardı. Bu onların en doğal haklarıydı tabii ki.
Lodovica, hayallerini gerçekleştirmek isteyen yedi-on yaş aralığındaki küçük çocuklar için bir müzik okulu açmıştı. Bir çok müzik şirketinden gelen albüm tekliflerini elinin tersiyle itmiş ve daha mutlu olacağı işi yapmak istediğini kesin bir dille söylemişti. Ona destek olmak beni dünyadaki en iyi arkadaş yapmasa da arkasında olduğumu bilmesi iyi hissettiriyordu.
"Şu an dışarıdan nasıl göründüğüm umrumda değil Diego. Senin beni duyduğunu varsaymak bile güzel biliyor musun."
Soğuktan morarmaya başlayan ellerimle gözyaşlarımı sildim. Dudağımdan istemsizce çıkan hıçkırık daha fazla ağlamama neden oluyordu. Yanağımdan süzülen minik bir damla gözyaşı yüzük parmağımda ki alyansıma düştüğünde tebessüm ettim.
"Sana ihanet ettiğimi düşünmeni istemiyorum. Mutlu olduğumu bilmen yeterli. Gerçekten mutluyum."
Telefonumdan çıkan sinir bozucu zil sesi sessizliği bozduğunda uzanıp onu çantamdan çıkardım. Herkesin aramasını beklerdim ama abim aklımın ucundan bile geçmemişti. Kırmızı tuşa basıp telesekretere aldım.
Büyük ihtimalle şezlonguna uzanmış Arjantin plajında denize giren insanları dürbünüyle izliyordu. Her ne kadar düzgün bir mesleği olmadığı için yakınsamda o hayat kurtardığı için kendisiyle gurur duyuyordu. Özel hayatına gelirsek... Ah, o hiç bir zaman tek eşli olmayı tercih etmeyecekti.
"Ah, neredeyse söylemeyi unutuyordum. Bir kızım var.... Ancelica. Adını hakkıyla taşıyor Diego. Melek gibi."
Şuan babasının kollarında heyecanla yunus balıklarını izleyen kızımı düşündüm. O, o kadar masumdu ki gözlerine baktığımda bütün öfkem diniyordu. Henüz beş yaşını doldurmamasına rağmen oldukça akıllı ve hazır cevaptı. Sevimliliğinden dolayı ona yaklaşan yabancılara karşı soğuk davranıyor ve Jorge'nin bacağına yapışıyordu.
İri yeşil gözleri, kumral teni ve gülümsediği zaman iki yanağında oluşan gamzeleriyle Jorge'nin kopyasıydı. Bir özelliğinin dahi bana benzememesine üzülmüyor aksine sevdiğim adama olan benzerliği beni dünyanın en mutlu annesi yapıyordu.
Evden çıkmadan önce unutmadığım için minnet duyduğum yüzük kutusunu çantamdan çıkardım. 'Tık' sesiyle açıldığında gözlerim doldu. Titreyen ellerimle gözyaşlarımı sildim.
"Ağlamayacaktım, üzgünüm. Bu, buraya gelmeden önce kendime verdiğim sözlerden biriydi. Özür dilerim."
Kutunun içinde ki- Diego'nun evlenme teklifi ederken vereceği- pırlantayı alıp toprağın içine acemice gömdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Yalnız Bıraktın
Fanfic"Yalancı" deyip doğruldum ve yüzüne baktım. İkimizde bi an ciddileştik. Dudaklarına bakıp biraz yaklaştım ve bu sefer ben onu öpmeye başladım. Bu bizim ilk öpücüğümüzdü. Bi anda geri çekilip "Seni Seviyorum" dedi. Gözlerine bakıp "Bende...