15••• "Umut''

830 64 6
                                    

''Umut, şüphe etmek daha kolayken inanmaya devam etmektir.''


Hayal kırıklığı.

Birleştiğinde sadece iki kelimeyi oluşturan bu sözcükler benim için büyük anlam ifade ediyordu artık. Anlaşılmayacak bir şey yoktu, çözülmeyecek bir şüphe kalmamıştı, ama her şeye rağmen ortadaki belirsizliğin kalkması bile bu kadar yakmamalıydı canımı.

Başkası için basit sayılacak bir olay bile benim omuzlarıma yüktü artık. Bu zamana kadar yalnızlığı sorgulamıştım, yalnızlıktan yakınmıştım belki. Ama başka insanlara güvenmektense yalnızlığın dibinde boğulmayı tercih ederdim. Hayal kırıklığımın yaratmış olduğu harabe, bir daha asla eski haline dönmeyecekti.

Omuzlarıma bırakılan şalın etkisiyle bile irkilecek kadar dalgındım. Kafamı kaldırıp şalı buz tutmuş çıplak kollarıma bırakan Oktay'a baktım. Zoraki bir gülümseme yüzümde oluştuğunda onunla buluşmamın pişmanlığını yaşadım kısa bir an. Çünkü birazdan her şeyi öğrenmek adına bana tonca şey soracaktı ve yalan söylemeye bile mecalim yoktu.

Gerçekler mi? Nasıl söyleyebilirdim ki, ne diyebilirdim?

Ben bu şehire gelirken bir kaza yaptım ve geçici hafıza kaybı yaşadım. Beni sana bahsettiğim o iki kişi evine aldı, neden diye sorarsan birinin nedeni gayet açıktı. Bunu yeni öğrendim. Çünkü bu zamana kadar gözü kör olmuş bir aptal gibi yaşıyordum. Herkesi iyi sanmıştım. Kendim kadar.

Gözlerimin dolduğunu anlar anlamaz gözlerimi, karşıma oturan Oktaydan kaçırdım ve önümdeki soğumuş kahveme diktim.

Oktayların bahçesi küçük ama güzeldi, yapay çim üzerine küçük bir masa sandalye koymuşlardı ve etrafa hoş bir ışıklandırma yapmışlardı. Akşamın soğuğuna rağmen burada oturmak iyi gelmişti.

"Daha iyi misin?"

Gözlerimi birkaç kez kırparak ona baktım. Oktay gerçekten iyi bir arkadaştı, onu yeni tanımama rağmen içindeki samimiyeti görebiliyordum.

İç sesim bana alayla karışık bir kahkaha patlatırken hayal kırıklığının kanını tekrar damarlarımda hissettim. Doruk'un da samimiyetine inanmıştın.

Gözlerimi tekrardan Oktaydan kaçırırken içimde garip his belirdi. Bu his, şuan hiçbir teselli veremeyecek olsa bile Uraz'ın varlığını hissetmem beni iyi hissettirecekmiş gibi bir arzuydu sanki. Tıpkı yılbaşı gecesi olduğu gibi. Ama bu anlık düşündüğüm düşünceyi hemen kafamdan savurdum. Çünkü her ne kadar bu olaylar içinde onunla benzer rolleri paylaşsakta sırf benim için arkadaşını karşısına almayacaktı. Zaten ondan bunu kesinlikle istemezdim. Belki de sonsuza dek çıkacaktım hayatlarından.

''Doruk veya Urazla mı kavga ettiniz?'' Oktay, sessizliğimden fırsat bilip bir fikir ortaya atmıştı. Gözlerine baktığımda bir süre bekledim. Ardından kafamı sallarken ona yalan söylediğim için kendimi kötü hissetmiştim.

Oktay anlayışlı bir ifadeyle kafasını salladıktan sonra, ''Burada istediğin kadar kalabilirsin,'' dedi.

O sırada gözlerim istemsizce aile apartmanı olduğunu düşündüğüm bu dört katlı apartmana bakarken camda Volkan Abiyi fark ettim, ancak o benim bakışlarımı yakaladığında kendini geri çekmişti.

Huzursuz bir şekilde yerimde kıpırdanırken, ''Rahatsızlık vermek istemem.'' dedim. Oktay'ın neyden bahsettiğimi anlamamasını umuyordum ama o çoktan az önceki baktığım cama bakmıştı bile. Ardında gözleri bana dokunduğunda, ''Öyle şey olur mu, Maya?'' dedi mahcup bir ifadeyle. ''Ne kadar istersen kalabilirsin burada.''

HAFIZAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin