19••• "Sorgu"

1K 55 2
                                    

Karakoldan çıkarken gökyüzünün kapalılığı ruh halime ayna tutuyor gibiydi. Saat gecenin üçüydü ve ben bugün, hem ruhsal açıdan hem fiziksel açıdan çökmüştüm. İçinde bulunduğum geçmişimin bataklığından çırpınsamda çıkamıyordum artık.

''Ne dedi polisler?'' diye sordu Doruk kapıda beni gördüğünde elindeki montumu omuzlarıma bırakırken.

''Sorgu aldılar,'' dedim çökmüş sesimle.

''Sen ne dedin?'' diye sordu Uraz.

Yere bakarak arabaya doğru yürümeye başladım, ''Sadece hatırladıklarımı söyledim.''

Arabaya bindiğimizde, ''Sonuç?'' diye sordu Doruk motoru çalıştırırken.

Boş boş yola bakarken boğazımı temizledim, ''Başka şeyler hatırladığımda ifade vermeye gelmemi söylediler. Bide..'' durdum ve derin bir nefes aldım, ''Bide gümüş saati gösterdiler.''

Doruk arabayı park alanından çıkarırken, ''Saat sana bir şeyler çağrıştırdı mı?'' diye sordu.

Başımı eğerek bakışlarımı ellerime diktim ve olumsuz anlamda kafamı salladım.

Doruk'un gözleri bir ara bana kaydı fakat sonra dikkatini yola verdi ve, ''Emniyet kemerini taksan iyi edersin.'' dedi.

Uyarısı üzerine dediğini yaptım ve, ''Diğerleri neredeler?'' diye sordum.

Uraz'ın gözleri dikiz aynasından gözlerimle birleşirken, ''Biz karakola giderken onlarda evlere dağıldılar.'' dedi sadece dudaklarını oynatarak, ''Ama merak etme, hiçbiriyle itibarımızı kesmedik.''

Güldüm, ''Pekala. Fakat ben artık şu bunalımdan çıkmak istiyorum.''

''Nasıl istersen güzelim, istersen başka yerlere gideriz. Uzaklaşırız buralardan.'' dedi Doruk sesini flimlerdeki replikleri uygun olması için kalınlaştırarak. Gülümsemem derinleşirken gözlerim yine dikiz aynasından Uraz'a kaydı. Onun yeterince ciddi olduğunu fark ettiğimde gülümsemem anında silindi.

Gözlerim tekrardan yolla birleşirken kafamı biraz yatırdım. Göz kapaklarım, sanki üstünde biri bağdaş kurup tüm ağırlığını göz kapaklarıma veriyormuşcasına oturuyormuş gibi büyük bir ağırlık hissetti ve yavaşca kapanmaya başlamıştı. Ama uyumak istemiyordum.

Doruk halimi fark etmiş olmalı ki, ''Gelmek üzereyiz ama istersen uyu biraz.'' dedi.

Kafamı olumsuzca salladıktan sonra başımı kaldırıp yolu izlemeye devam ettim ve göz kapaklarımdaki ağırlığı yok saymaya çalışarak bugün olanları düşündüm.

Her ne kadar bugünün kötü izlerini zihnime daha fazla kazımak istemesemde düşünmeden edemiyordum. Bugün cinayet yerinde hayal gücümün bana gösterdiği oyundaki yerde yatan kız ve yere örtü misali serilmeye başlayan kan, ardından abimin elinde taşıdı o metal bıçaktan damlayan kan, içimi kaplamıştı artık. Ve midem o kadar çok bulanıyordu ki bunu her hatırladığımda kusmamak için avcumu sıkıyordum. Şimdide öyle yapmıştım. İstemesemde düşünüyordum. Sanki düşündükçe bir kaç ayrıntı fark edebilecekmişim gibi geliyordu. Bu da, kendimi bu olaylara fazla kaptırdığımın göstergesiydi.

Araba, evin bahçesinin az ilerisinde durduğunda Doruk, ''Siz içeri girin, ben arabayı garaja park edip geliyorum.'' dedi.

Emniyet kemerini çözüp arabadan indikten sonra hızlı adımlarla bahçeye ilerledim. Artık bir an önce kendimi yatağa bırakıp hafızamı boş bırakmak istiyordum. Kendimi uykuya teslim etmek istiyordum.

HAFIZAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin