13••• "İmtihan''

933 63 15
                                    

Yağmur şiddetini azaltırken göz kapaklarımdaki uykunun ağırlığına rağmen uyumamak için direndim. Bana sarılan kollardan çıkınca bütün her şey eski haline geri dönecekti ve hiç uyanmak istemediğim bir rüyadan uyanacaktım sanki.

Uraz beni o kadar güçlü ve sıkı sarmıştı ki üşümem bile imkansızdı. Hiç kımıldamıyordu, sanki kımıldadığında o da bu anın büyüsünün bozulacağını biliyordu.

Yerimde hafiften kıpraştığımda gözümdeki yaşlar kurumuştu sanki. Uraz kollarını gevşetse de beni tam bırakmadı. "Daha iyi misin?"

Başımı göğsünden çekerken yavaşça kafa salladım. Ondan ayrıldığım için soğuk hava çıplak tenimle buluşmuştu ve ilk defa utandığımı hissettim. Onu hala yeni tanıyor sayılırdım ve bu gece kollarında yarı çıplak bir şekilde ağlamıştım.

Uraz utandığımı hissetmiş olmalı ki üstündeki ceketi çıkarıp sakince omuzlarıma koyarken bile gözlerime bakıyordu.

"Teşekkür ederim," diye mırıldandığımda kurumuş dudaklarımın buz kestiğini hissettim.

Diz çöktüğü yerden kalkıp sakince yanıma oturdu. Kelimelerle arası pek iyi değildi, bana teselli vermesi beklentisinde değildim. Ama garip bir şekilde yanımda durması bile tonlarca kelime sarf etmesi kadar yeterli oluyordu iyi hissetmem için.

"İçeridekiler buraya geldiğimi fark etti mi?" diye sorduğumda sesim kısık çıkmıştı.

"Hayır, çoğunun kafası yerinde değil zaten," dedi ve bir süre bekledi. "Yine de ben Doruk'a haber verdim."

Kafamı sallayıp yutkunduğumda aklıma Oktay geldi. Onun gecesini mahvetmek istemiyordum.

"Gitmek istersen gideriz."

Kafamı çevirip Uraz'a baktığımda oldukça ciddi olduğunu gördüm. Geldiğimden bu yana ilk defa kendimi bu kadar değerli hissettirmişti. Belli belirsiz gülümserken başımı öne eğdim ve yine ona sataşmadan duramadım, "Senin de işine geliyor tabi."

Onun da güldüğünü duyar gibi olmuştum. Suratına baksam da karanlıkta sadece yüz hatları gözüküyordu. Ve bu haliyle bile o kadar güzel ve keskindi ki.

Uraz'ın ceketini omuzlarımda iyice sabitleyip etrafa baktım. Oktaylar arkadaşlarıyla geceyi burada geçirecek olmalıydılar.

Uraz'ın sözüyle düşüncelerim bölündü. "Oktay seni arıyordur her yerde," Sanki Oktay'ı düşündüğümü fark etmiş gibiydi. Oysa ben sadece bu geceki nazik davetini mahvetmek istemediğimi düşünüyordum.

"Sanmıyorum," derken koltukta hafifçe geri yaslanıp bir bacağımı kendime çektim ve ona doğru döndüm. "Hem hepsinin sarhoş olduğuna adım kadar eminim."

O da yönünü bana çevirdiğinde sırtını koltuk kenarına yasladı ve gözlerime baktı. Kaşları biraz çatıktı ve yüzünden ne düşündüğü anlaşılmıyordu.

Gözlerimi ondan kaçırmadan dikkatle ona bakarken beklemediğim ve cevabını bu zamana kadar hiç düşünmediğim bir soru sordu.

"Annenin ölümünü hatırlıyor musun?"

Dikkatlice ona bakarken kaşlarımı çattım. Gerçekten bunu daha önce düşünmemiştim. Ölümünü de ölüm sebebini de hatırlamıyordum.

"Hayır, hatırlamıyorum."

Bunu benim kadar garipsememiş gibi görünüyordu. "Neden öğrenmeye çalışmadın?"

HAFIZAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin