20••• ''Yüzleşme"

1K 65 25
                                    

Benzemek. Bir nesnenin başka bir nesneye benzemesi. Bir çocuğun annesine yahut babasına benzemesi. Bir insanın ona bambaşka olan insana benzemesi. Bir rengin başka bir renge benzemesi.

Aslına bakılırsa çoğu fiziksel özellik olarak ele alınır. Fakat Uraz'ın bana yada benim Uraz'a benzemem öyle değildi. Dediklerinde virgülüne kadar haklıydı aslında. Biz Urazla birbirimize benziyordu. Her ne kadar zihnim bunun sonucunu başka bir şeye bağlasa da...

Onun ruhunda soğukluk yatıyordu. Ama bu soğukluk, onun kişiliğinden değil, en derininden geliyordu. Sanki buz tutmuş kişiliğinin altında yatan bir şey varmış gibiydi. Aslına bakılırsa onu araştırmayı çok isterdim. Onun hayatını merak ediyordum. Ne kadar sıradandı, ne kadar değişikti yada ne kadar gizemli bir hayatı vardı, merak ediyordum.

Uraz'a dakikalar öncesinde söylediğim sözü üstü yapışkan, sarı bir not kağıdına yazdıktan sonra aynalı dolabıma yapıştırdım. Bunu yaparken içim rahattı çünkü bu odaya benden başka birinin girmediğini biliyordum.

Zihnimde onun geçmişiyle ilgili az önce kurduğum bu kurgular farklı bir temaya geçerek bugünki zamana atladı ve daha çok soru işareti besleyerek birer soruya dönüştü; Uraz'ın söylediği gibi burnumun dikine gitmeye devam etmeli miydim? Doruk'un söylediği gibi o buluşmaya gitmeyip, bir süre kafa dinlemeli miydim?

Artık onların sözleri daha mantıklı geliyordu ve bu düşüncem, içimde hayal ürünü olarak yarattığım teraziye bir ağırlık daha koymuştu.

Yataktan kalkarak fikrimin daha çok değişme ihtimaline karşı koymak için Doğukan'ı aramaya karar verdim. Uraz'ı odasında bulabileceğimi biliyordum, bu yüzden odasına ilerledim. Kapının önüne geldiğimde telefonla konuştuğunu anladığım sesler duydum.

''O zaman ben senden alırım notları... Yok yarın gelmeyeceğim.. Evet, tatilden sonra başlayacak vizeler."

Bir an damarlarımdan bir düşünce sızdı ve içime karıştı. Konuştuğu kişinin kız olabilme ihtimalini elimin tersiyle ittim ve bu saçma düşünceme son vermek için başka şeyler düşündüm. Çünkü umrumda değildi.

Gözlerimi kapının desenlerine dikerken içimden bir kaç şarkı mırıldanmaya başladım. Fakat ne yaparsam yapayım kulağım hala onun sözlerine asılmıştı.

''Tamam, teşekkür ederim.'' tebessüm ettiğini görür gibi oldum. ''O zaman sonra görüşürüz Toprak.''

Toprak mı? Ah şaka mıydı bu?

Gözlerimi kapının menteşesine kaydırarak bu saçma ihtimalimi ve sorumu iyice içime karıştırdım. Düşüncelerim karıştığı yerden çıkıp kendini gösterme çabalarına girişince mırıldandığım şarkıyı daha kuvvetli söylemeye başladım. Eş zamanlı olarak önünde durduğum ve incelemekte olduğum kapı açılınca gözlerim şaşkınlıkla irileşti.

''Maya?'' tek kaşını kaldırmıştı, ''Ne yapıyorsun burada?''

Bir elimi enseme götürürken verebileceğim en 'mantıklı' cevabı düşünmeye çalıştım. Ardından, ''Telefonuna ihtiyacım varda. O nedenle sana geliyordum.''

Bir omuzunu kapıya dayadı ve çenesini sıvazladı, ''Ve telefon konuşmamı dinledin?''

''Hayır,'' diye savunmaya geçtim hemen. Sonra yapacağım her açıklamanın birer yalan niteliği taşıyacağını bildiğim için konu atladım, ''Ayrıca acelem var, telefonundan birini aramam gerek.''

Yüzündeki gülmeye ve alaya yönelmiş ifadeler birden geri çekildi ve çizgiyle çizilmiş gibi ince olan o yüz hatlarını ciddilik hakimiyeti altına aldı. ''Kimi arayacaksın?''

HAFIZAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin