5••• ''Yalnızlık''

954 75 2
                                    

"Yalnızlık su gibidir, içinde bulunduğu insanın şeklini alır."

Başlangıçlar mı belirlerdi kaderimizi, sonlar mı?

Kaderin yazıldığı koyu bir sayfaya izlenen yolu ruhumuzda mı taşıyorduk, kalemin ucunda mı? Her köhne duygunun arkasına küçük bir kız çocuğu gibi sığınmış kelimeler mi yakardı insanın canını, yoksa kelimelere yön veren olaylar mı?

Evet, kaderimizi biz belirlemiyorduk. Ama belirlenecek bir yol varsa onu biz çiziyorduk.

Bu yolun içine alabileceğimiz sayılı insanlar vardı. Ya da yalnızlığı tercih edip tek başımıza yürümeye başlayabilirdik. Yaş kavramı sadece rakamların oluşturduğu yazılı bir değerdi. Ama hayatımızda yapmamız gereken şeylerin yaşla alakası yoktu, çünkü hangi yaşta neyi deneyimleyeceğimizi bize hayat gösteriyordu.

Az önce yeni işim için anlaşma yaparken de kafamda tonlarca düşünce vardı. Belki kazadan önce bir üniversite öğrencisiydim, belki yine bir işte çalışıyordum, belki de geniş bir arkadaş çevresi olmayan, tüm hayatı okul-ev döngüsü içinde yaşanan bir kızdım.

Günlerden cuma olduğu için dükkan sahibi Volkan Bey ve oğlu Oktay, Pazartesi günü gelip başlayabileceğimi söylemişlerdi. Onları ikna etmek beklediğimden kolay olmuştu çünkü bu işi gerçekten istediğimi belli edebilmiştim. Ya da bu işe gerçekten ihtiyacım olduğunu anlayabilmişlerdi.

Üstümdeki kapşonsuz, ince montumun önünü kapatmaya çalışıyordum ama rüzgar, ona ters yönde yürüdüğüm için bunu oldukça engelliyordu. Etraftaki insanlar yağmur yağacağını anlamış gibi koşuşturup duruyorlardı. Ama benim koşuşturmam mümkün değildi çünkü koştuğum sırada sağ bacağıma ağır bir sancı gireceğine emindim.

Boğazımdaki ve midemdeki sebebini bilmediğim yanma hissinden dolayı soğuğu pek hissetmiyordum ve sadece montumun kollarını ellerime kadar çekmekle yetinebilmiştim. Nerede olduğuma dair bir fikrim yoktu. Çiğli küçük bir yerdi, standart insanların standart hayatlarının bir portresi gibiydi. Kaybolmak pek mümkün olmasa da evden uzak olduğumu biliyordum ve rüzgar şiddetini arttırdıkça adımlarımı hızlandırmaya çalışıyordum. Taksi bulma umudum bunlara tezat olarak azalırken kafamı kaldırıp etrafıma dikkatlice baktım.

Çok geçmeden şiddetli yağmur, gök gürültüsünü beraberinde getirerek yağmaya başlamıştı. Saçlarımın anında ıslanması sadece birkaç dakika içinde olmuştu ve ev için tahminen yarım saatlik yolum daha vardı.

Elimi bir ağacın gövdesine dayayarak durdum. Midemdeki yanma hissi yerini bulantı hissine verdiğinde kusmak istemediğim için neredeyse salisede bir yutkunuyordum.

Cebimden telefonu çıkarırken kimi arayabileceğim konusunda hiçbir fikrim yoktu. Telefonda sadece Doruk'un numarasını kayıt etmiştim. Sanki önüme başka seçenekler çıkacakmış gibi titreyen ellerimle kişiler yazılı bölüme tıkladım. Ağacın altında olmama rağmen telefon ekranı ıslanmıştı. Önüme dökülen bir dizi kişi listesini gördüğümde ekranda okuyamadığım her yazı için dakikada bir ekranı siliyordum. Telefon Doruk'a aitti, sim kartta onun olmalıydı. Öyleyse neden bu sim kartı çıkarmadan başka bir telefona geçmişti?

Ekranı hafiften yukarı kaydrırken isimlere bakmaya başladım. İsimler genelde kısaltma şeklinde yapılmıştı.

A.G

Listenin başı bu garip kısaltmayla başlamıştı. Aşağı indim.

C.Ş.F.

HAFIZAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin