27••• "Sorular''

339 24 5
                                    

Tesadüf nedir? Beklemediğin zamanda beklemediğin bir şekilde oluşan olay örgüleri mi? Zaman içerisinde seni şaşkınlığa boğan, sakinlik duygunu bozguna uğratan olaylar mı? Yoksa önceden tahmin bile edemediğin, ama gerçekleştiği sırada yüzünde belirsiz bir tebessümü yaratan vaka mı?

Önceki hayatımda nasıl ince olaylar yaşadım bilemezdim, hatırladıklarım hala sınırlıydı benim için. Ama şimdi ilk defa, geçmişimden hatırladığım bir şey beni bu kadar sarsmıştı. Kötü anlamda mı, bilmiyorum. İyi anlamda mı, kestiremiyorum.

Bir keresinde hatırladıklarımı yazdığım defterime bir paragraf yazmıştım. Geçmişimi bir kavanoza benzetmiştim. Ben o kavanozun içerisindeydim ve öğrendiğim her kötü bilgiler kavanozuma yapışıyordu. Ben o kavanozdan çıkmaya çabalarken bana tek yardım edenler, hayatımda hiç tanımadığım o iki insan oluyordu. Hayatımda hiç tanımadığım, ama şuan hayatımda başrolü oynayan o iki insan...

Şimdi öğrendiğim, tesadüfe yorduğum, tebessümümün tek nedeni olarak varsaydığım bu bilgi, kavanozumun kenarına bir leke gibi yapıştı mı bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var, benim geçmişim o kadarda karanlık değil. Beyaz yahut siyah yok, sadece zaman var. Akrep var, yelkovan var, onların gölgesi olan kadran var. Tesadüfler var, acılar var. Aşk var.

Kısacası, zaman kavramıyla yaşanacaklar var. Olayları şekile sokacak olan bizler varız. Tıpkı şimdiki zamanda olduğu gibi.

Tüm gecenin yorgunluğu ve düşüncelerimin ağırlığı gözkapaklarıma çökmüştü. Saat gece üç olmalıydı. Belki de sabaha yaklaşmıştır bilmiyorum. Ama tüm gece, yemekte bile, düşüncelerimin suratımda yaratacağı ifadeyi gizlemek için uğraştım. Bu yüzdende şuan yatağımda dönüp durmaktan ve düşünemediğim olayları düşünmekten başka bir şey yapamıyordum.

Annemin o hastanede o bölümde çalışması o kadar yumuşak bir hisle okşamıştı ki beni, nasıl hissedeceğimi bilmiyordum. Sadece bir şeye karar verdim. Olayların akışını zamana bırakacaktım, zaman şekillendirecekti her şeyi, ben karışmayacaktım.

***

Bursa da geçireceğimiz son günü çok iyi değerlendirmeye karar verdiğimiz için güzel bir restoranta gittik akşama doğru. Plana göre restoranttan çıkınca eve gidip hazırlanacaktık ve gece yarısı İstanbul'a dönecektik.

Hale bizi gerçekten dehane bir restoranta götürdü. Hangi yemeğin tadı nasıl, tahmin bile edemediğim için herkesin söylediği siparişi söyledim. Bir tabak Gnocchi yedim ve tarif edilemez bir tadı vardı.

Yemeğimiz bittiğinde saat gece birdi. Restoranttan kalktık ve Bursa sokakkarına attık kendimizi. Normalde arabayla gelmiştik ama Hale biraz yürüyeceğini söyledi. Galiba bu ufak kaçamak ona iyi gelmişti. Bize olduğu gibi.

Uraz ve ben onlara zıt bir sokağa saparken onlarda el ele başka bir sokağa saptılar. Yarım saat sonra arabanın önünde buluşmak üzere sözleştik.

Havada çok tuhaf bir koku vardı. Bursa sokakları İzmir gibi değildi. Caddelerinin parlaklığı biraz benzerlik gösteriyor olsa da Bursa da daha coşkulu bir hava vardı. Nitekim yarı boş sokakta yürürken kulakları dolduran müzik sesiyle bu 'coşkulu' sıfatını biraz daha yakıştırdım Bursa'ya.

"Müzik sesini takip edelim mi?" diye sordum Uraz'a dönerek.

Omuzlarımda duran Uraz'ın montunu bir elimle tutarken bir elimle de elini tuttum.

"Sağ taraftan sanırım?" dedi kaşlarını çatarak. Sonra yavaş adımlarla yürümeye başladı beni de peşi sıra götürürken

Çok geçmeden müzik sesi kulaklarımızda arttırmaya başladı ritmini. Bir grup kalabalığı fark edince oraya doğru yürümeye başladık. Kalabalığa ulaştığımızda yanan ateşin sesinide işittik.

HAFIZAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin