Bay Nash, bundan sonra anlatacaklarımdan yüzde yüz emin olmamakla birlikte başka bir açıklaması olmamasından dolayı inanmaktan başka çarem yok. Bahsedeceğim her şey, o zarfın içinde yazanlar, Cheney'in odasında bulunanlar ve benim kendi tecrübelerimin birleşimidir. Gerçek, bu birleşimin ortaya çıkardığından farklı olabilir fakat ne yazık ki asıl gerçeği hiçbir zaman bilemeyeceğiz.
Zarfın içerisinden çıkan kağıtta, kim tarafından yazıldığı belirtilmemiş olsa da içeriğinden dolayı Cheney tarafından yazıldığı belli oluyordu. Bu bir itiraf yazısıydı. Kendi hikayemdeki acayiplikleri, nedeni bilinmeyen olayları ve doldurulamayan boşlukları düzeltmek için yazılmıştı. Asıl yazı fazla uzun değildi, Doktor. Bu yüzden tam bir tablo oluşturmak için yaşadıklarımı ve odada bulunan eşyaları kullandım.
Yazı, Cheney'in buraya ne hayallerle geldiği gibi subjektif ve anlatmamın gereksiz olduğu detaylarla başlıyordu. Sonrasında, Rio ile birlikte yaptığı bir arazi gezisi sırasında acayip bir şeyle karşılaştıklarını fakat ne olduklarını çözemediğini söylüyordu. Bu şey, benim de defalarca gördüğüm renkli gözlü baykuşlardan biri değildi. Onları keşfettiği zaten hemen öncesinde yazılıydı. Rio ile birlikte buldukları o şey hakkında fazla detaylı bir anlatım yapmamıştı ama sonradan açıklama fikrini değiştirmiş olmalı ki betimleme yapılan kısmın üzeri karalanmış. Sonra, bu acayip şeyi Rio, Doriano'ya da anlatmış ve üçü kendi arasında bir anlaşmazlığa düşmüşler. Rio ve Doriano, o şeyin derhal merkeze bildirilmesini istemişler fakat Cheney, ellerinde kanıt ve bilgi olmadan hiçbir şey söylenmemesi konusunda ısrar etmiş. Bu noktada, hemen açıklanması durumunda olabilecek bir tehlikeden bahsedilmiş fakat üzeri karalanan betimlemeyle ilişkili olduğu için doğru algılanması mümkün değil.
Cheney, Rio ve Doriano'dan oluşan gruba, daha sonraları Rio sayesinde Merisi de girmiş ve o da açıklanması yönünde taraf tutunca işler iyice karışmış. Karşı tarafın sayısı artmasından dolayı Cheney, kendini tehlikede hissetmiş ve iş amaçlı olduğu bahanesi ile Rio'yu yanına alarak kötü niyetli bir yolculuğa çıkmış. Anlattığına göre o günün sonunda Rio'nun ölmesi gerekiyormuş fakat muhtemelen Langre köyünden gelen tanımadıkları bir genç, sırdaşları şu şey hakkında tartışırlarken rahatsız etmiş. Sırrı bilenlerin daha da kalabalıklaşmaması için Cheney, o köylü genci, tabancası ile vurmak zorunda kalmış.
Anlatım şekline bakılırsa Cheney, bu cinayetinden pişmanlık duymamış ve eğer o şeyin gizli kalmasını istiyorsa, onu bilen kişilerin ölmesinin iyi bir yol olduğunu düşünmüş. Böylelikle, Rio ve benle olan Cassandro Tepesi yolculuğunda nihayet Rio'yu öldürme şansı olmuş. Baykuş saldırısını sadece şansa bırakmış ve beni sürekli yanına çekerek Rio'yu açık hedef haline getirmiş. Beklediği gibi olunca araçtan aldığı levyeyle baykuşa vurmayı değil Rio'nun suratını dağıtmayı tercih etmiş. O esnada ben, panik halinde yere kapandığım için bu hain oyunu göremedim. Görmediğime de şükür ediyorum- zira Rio'nun yanında ben de ceset olarak duruyor olabilirdim.
Doriano ile aramızdaki samimiyetin artması, Cheney'i fena halde şüphelendirmiş. Uzun süre boyunca emin olamamış ama o şeyden benim de haberdar olduğumu zannetmiş. Bu yüzden, geriye kalan iki kişinin ölümünü planlarken beni yavaş yavaş ortadan kaldırmayı seçmiş. Bay Nash, hastane raporu sonucunda zehirleniyor olduğumu söylemiştim. Bu zehrin kaynağı, zannettiğim gibi odama yerleştirilen zehirli bir madde değilmiş ne yazık ki. Cheney, Langre köyünden getirdiğini söylediği ve bana ikram ettiği sütün içerisine "tetrasodyum butansilikat" damlatıyormuş. Öğrendiğime göre inşaat araçları gibi ağır iş araçlarının yılık bakımında kullanılan bir çeşit endüstriyel temizlik kimyasalı. Bunu düşük dozlarda vererek ani bir ölüm geçirmemi istememiş. Sadece rahatsızlık geçirmemi bekliyormuş fakat o kimyasalın zihnime hasar verdiğini tespit edince, aynı dozda vermeye devam etmiş. Akli dengesi bozulan birinin buradan en yakın zamanda gönderileceğini düşünmüş ve söyleyeceklerime de kimsenin inanmayacağından eminmiş. Fakat Basilio benim burda kalmamda ısrar edince yeni bir yol düşünmeye çalışmış. Aslında bulmuş da. Şu devrilen rüzgar tirbünü olayındaki asıl hedef benmişim fakat Merisi, Basilio'yu şüphelendirmeye başlayınca bana uydurulan plan, ona nasip olmuş.
Anlaşılacağı gibi Merisi'nin katili de o, Bay Nash. Tirbünü destekleyen o yapıyı kendi eliyle sökerek düşmesini beklemiş. Bunu yaparken de dışarıya merkezin kapısından değil garajdan çıkıp girmiş ki güvenlik görmesin. Nihayet düştüğünde ise derhal koridora koşmuş ve bir köşeye sinerek insanların dışarıya çıkmalarını beklemiş. Merisi dışarıya çıktığında ise üzerine atlayıp odasına geri sokmuş ve boğarak öldürmüş. Bunun ardından hemen dışarıya koşmuş ve hiçbir şey olmamış gibi etrafa bakınmış.
-55-
Bu cinayeti ilk başlarda tekil olarak işlemiş. Doriano ile ilgili plan yapmaya başladığında, cinayeti onun üzerine yıkabileceğini fark etmiş ve bunu gerçekleştirebilmek için beni kullanmış. Hatırlarsanız, Bay Nash, polise Doriano aleyhinde ifade vermemi istemişti ve ben de uygun bularak öyle yapmıştım. Sonuç olarak Doriano tutuklanmayıp geri dönünce, onun da icabına bakmak zorunda kalmış. İkisinin de ölüsünü bulduğumuz gün, Doriano'yu o şey hakkında konuşmak için odasına çağırmış ve onu vurup öldürmüş.
Bana gelince, beni bir süre daha inceledikten -ve belki de bu konuda Doriano'yu sıkıştırdıktan- sonra o şey hakkında bir şey bilmediğime ikna olmuş. O noktadan sonra beni zehirlemeyi bırakmış ama artık durmuş olmasına rağmen hastalığımın devam etmesi, geri dönülmez bir yolda olduğumun en büyük belirtisidir.
Peki, intihar etmesinin sebebi nedir? Bunun, tam olarak olmasa da o şeyle ilgili olduğunu düşünmüş, Bay Nash. Daha öncesinde, size Cheney'in gözlerinde bir sorun olduğunu ve renginin değiştiğini söylemiştim. Eğer hafızanız yeteri kadar atik davranmış ise o acayip gözlü baykuşlarla bağlantı kurmuştur. Evet Doktor, o baykuşlarla, o saldırgan tavşanlarla ve o şey ile ilgisi var. Şimdi sıra ona geldi.
Cheney'in odasında yapılan incelemede, yatağının altına sakladığı bir kutunun içerisinde ilginç şeyler bulduk. Doriano'nun kesip getirdiği o tavşan kellesinin yukarıdan çekilmiş bir fotoğrafı yeterince ilginçti ama asıl acayip olan şey, İngilizce yazılmış eski bir makaleydi. Bu makaleyi, kriptozooloji'ye olan ilginizden dolayı çabucak hatırlayacağınızı düşünüyorum, Bay Nash. 1958 tarihliydi. Başlık olarak "Severuyakutsk Cesetleri: Hastalık mı Cinayet mi?" yazılıydı. Aynı yıl, Sibirya'da gerçekleşen tuhaf bir olay hakkında garip bir teoride bulunuyordu. Yazıldığı kadarıyla o olayda halk, yakınlardaki insan eli değmemiş ve vahşi hayvanlarla dolu olduğu için değmeye cesaret edilemeyen bir ormanda, kar baykuşları, kar tavşanları ve kar tilkilerinden oluşan bir ceset karışımı bulmuşlardı. Özellikle tavşanlar ve tilkiler, saldırıya uğradıklarına işaret olarak yaralılardı ama baykuşların pek çoğu sapasağlam ölmüşlerdi. Bu hayvanların tek ortak noktası sadece ölmüş olmaları değildi. Hepsinin gözleri kırmızı, mavi ve mor karışımından oluşuyordu. Yerel halk ve Rus yetkililer, vahşi doğanın tuhaflıklarına alışık olduklarından dolayı bu olaya pek aldırmamışlar fakat makaleye göre durum hiç de olağan değildi. Ortaya atılan iddia, geniş bir alana yayılan cesetlerden oluşma halının olduğu bölgede bulunan tüylerdi. İnce uzun bir yapıda olmaları ve sert bir sapa sahip olmaları sebebiyle bunların kuş tüyleri olduğu söylenebilirdi fakat orada yaşayan hiçbir kuşta bu kadar büyük tüy olamazdı. İddiaya göre o beyaz tüyler, bir kar baykuşu boyutlarındaydı, yani yetmiş santimetre geliyordu. Makalenin teorisi ise bu tüyün henüz keşfedilmemiş devasa bir kuş türüne ait olduğuydu. Yani Bay Nash, bir benzetme yapmak gerekirse, sizin bahsetmeye doyamadığınız Thunderbird'in beyaz tüylü hali diyebiliriz. Yazının geri kalanı, o bulunan hayvanların ölüm sebebi olarak o gizemli kuşu gösteriyordu. Tilkilerin ve tavşanların yaralanmış olmasına rağmen baykuşların çoğunun yaralanmadan ölmüş olması, avcılarından kaçamayan zavallı yer hayvanlarının saldırıya uğradığını kanıtlıyordu yazıya göre. Fakat öyleyse yaralanmayan baykuşlar neden ölmüştü? Makale buna da cevap vermeye çalışmış ama pek de başarılı olamamıştı. Olay dahilinde bir sebep bulamayıp kolaya kaçarak Sovyet yönetiminin nükleer faaliyetlerini suçlu göstermişlerdi. Göz rengindeki değişimi de radyoaktiviteden dolayı oluşan mutasyona bağlıyorlardı.
-56-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tepenin Gözleri
Mystery / ThrillerJeolog profesör Luca Ozario, yapılan bir keşfi fırsat bilip kendini öne çıkarınca yeni kurulan bir araştırma merkezine davet edilir. Alp Dağları'nın kıyısında bulunan bu merkeze geldiği günden itibaren işler hiç de beklediği gibi gitmez. Bir yandan...