kıyamet moru gecelerde mola vermek ölüme,
yaşam çizgim dudaklarına soyulmak.
asırların eskitemeyeceği efsunlu anlar.
o nadir rüyaların büyüsü sinen satırlar var.
sen ay ışığının yüzünü döndüğü deniz.
yakamozunu bürüyor kan kaybı lügatımın.
ellerinin izi boğazımda bu zindanın.
lambası yas kokan bulvar sapağında,
kemikleri kaynamamış cümlelerimin,
yetim kalmış hatıra kareleri.
bilinmez şimdi neşeden yoksun,
canı çekilmiş bir resimle ne yapılır.
benim çerçevemle bakışırken,
gözlerini kıs.
incinir.-midem yangın kusmak üzere-
bir daha renkleri soluyamam dediğim sabahın,
akşamında sana denk düştü yolum.
senden evvel siyahken ben,
şimdi biraz mora çalarım,
biraz da maviye.
kolumdan tutulup paçavra gibi fırlatıldığım,
kendimi bile kovduğum saatlere,
söz geçirebildin sen.
sana ne denilir bilmiyorum,
suya çizdim düşlerini.
hiçbir alaz uğramasın diye,
denizlerle çevirdim çemberini.
uzaklığa istasyon gökteki çardaklar.
sen kafesime anahtarını astın oradan.
karın boşluğuma bastın ellerini,
dokundun feryatlarıma.
-artık midem bulanmıyor-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yakaları kan nakışlı.
Randomboyumu aşan tüm günahları yangına evlat edindir. -şiirler bana ait.