-geri dönüşü olmayan biletti, değilmiş ancak-
hangi gün olduğunu hatırlayabilecek kadar sancısız sayılmam fakat haziranın herhangi bir gününde ayaklarıma bu depremi bıraktın. söndür bu mevsimi. al haziranı yıllarımın ağrısından. göğün turunculuğu gözüme bürünüyor, göğsün kadar değil belki. midem bulanıyor. yirmi, yirmi bir, yirmi iki, yirmi üç...haziranlar boyu midem bulanıyor. tükürdüğüm geçmiş ayaklarına sıçradığı için beni suçlayamazsın. eğer sana tekrar yaklaştıysam yüzümü yakan her bir detayı sırtıma çivilemeni göze almışım demektir. sağ bacağımın tam altı yerine haziran astın. unuttur bana. ayın her yirmi üçü beni gölgesinde büyütüyor fakat bu yazıyı yazmakta da geç kaldım. tarih çoktan geçti. küçüklüğümün kimsesizliğini öpüşlerin dindirsin. dudak kıvrımlarında bana hem cehennemi hem cenneti yaşat. çoğaldıkça birbirine giriyor cümlelerim ve artık yazamıyorum bu hengâmeyi. bazen bir fotoğraf beni geçmişe götürüyor ve sağ çıkamıyorum çocukluğumdan. sanki kaldırımlar ortadan yırtılıyor ve içinden gidilememiş tüm yollara birer ağıt yakıyor. ben sana kendim olarak gelmeyi çok istedim ama kabul etmeyeceğini bildiğimden kimliğimi perdeledim. öyle bakma. ağlamıyorum, çenemin titreşiyişi soğuktan. sana dokunmak, bütün buzulları eritmek gibi. dudakların tenime değdiğinde tüm kışların yandığını hissederim. yaşamak denildiğinde yüzümü çeviririm ama adını duyunca yaşamak isterim senin. ikimizi çevreleyen bir ağ, sen insanlardan soyutlanmak gibisin. yüzüme baktığında, tanrıyla göz göze gelirim aslında. içim sana doğru akar ve çamuruma sen de bulanırsın. ellerimizin yangınını temizleyelim beraber. tamamla beni. haziran'ı uğurlamadan yazamadım bu yazıyı, gücüm yetmedi.
-geri dönüşü olan biletmiş, yolculuk sonraki sefere kaldı-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yakaları kan nakışlı.
De Todoboyumu aşan tüm günahları yangına evlat edindir. -şiirler bana ait.