Hazel odasına yürüdü. Ailevi durumları bu sıralar pek iyi olmadığı için, içini bir huzursuzluk kaplamıştı. Hoş, zaten uyuyunca geçecekti.
Her ne kadar 2 , 3 saat için olsa da. Odanın kapısını açtığında, açık kalan pencerenin eseri olan rüzgâr yüzüne çarptı. Bir dağ havası vardı. Bu onu her zaman tedirgin etmiş olsa bile onun uğraşmak için daha geçerli sebepleri vardı.
Kabuslarından kaçmak gibi. Yatağına uzanır uzanmaz kış ayı ile gelen soğuğun buz gibi olmasına neden olduğu, yatak bedenini kavradı. Yatağa girdiğinde hemen uyuyacaktı.
Uykusunun gelmiş olmasına rağmen onu uyutmayan kötü bir his vardı içinde. Ve bu his onu gözlerini açmaya zorluyordu. Gözlerini bir defa açtı. Gördüğü tek şey karanlık oldu. Aile fertlerinin şu anda yapıyor
olduklarını düşündüğü şeyler zihnini dolduruyor.Gözlerini açtı. Fakat sonuncuyu açmamış olmayı dilerdi. Gördüğü şey karşısında dili tutulmuştu. Ona bakan adam her ne ise insan olmadığı ve rüya olmadığı kesindi. Göz kapakları kapanmak için efor sarf ediyordu. Direndi. Karşısındaki şey bir adam suretiydi. Kısa boylu, çirkin, kambur, kahverengi takım elbiseli, çilli ve turuncu saçlı bir adamdı...
Devamı birdahaki bölümde..
